Ugur Ozaltin Makaleleri
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Arama
 
 

Sonuç :
 


Rechercher çıkıntı araştırma

Arama
 
 

Sonuç :
 


Rechercher çıkıntı araştırma

En son konular
» BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER:(19-20) EmptyPaz Ağus. 19, 2012 2:17 pm tarafından Admin

» NEDEN ÇOK ÜZGÜNÜM
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER:(19-20) EmptyPerş. Haz. 07, 2012 4:17 pm tarafından Admin

» KATİLLİK NERDE BAŞLAR
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER:(19-20) EmptyPtsi Haz. 04, 2012 4:24 pm tarafından Admin

» SOR SORUYU
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER:(19-20) EmptySalı Mayıs 29, 2012 12:20 pm tarafından Admin

» ÜSTÜN DÖKMEN DÖKTÜRDÜ
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER:(19-20) EmptyÇarş. Mayıs 16, 2012 11:50 am tarafından Admin

» PARA ZAAFI
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER:(19-20) EmptyPtsi Mayıs 14, 2012 5:50 pm tarafından Admin

» KUL HAKKI
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER:(19-20) EmptyPerş. Mayıs 10, 2012 2:49 pm tarafından Admin

» DECCAL CENNETİNİ İSTEMİYORUM
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER:(19-20) EmptyCuma Mayıs 04, 2012 2:06 pm tarafından Admin

» OKUMAK ÇÖZMEKTİR
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER:(19-20) EmptyPerş. Mayıs 03, 2012 12:34 pm tarafından Admin

En son konular
» BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER:(19-20) EmptyPaz Ağus. 19, 2012 2:17 pm tarafından Admin

» NEDEN ÇOK ÜZGÜNÜM
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER:(19-20) EmptyPerş. Haz. 07, 2012 4:17 pm tarafından Admin

» KATİLLİK NERDE BAŞLAR
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER:(19-20) EmptyPtsi Haz. 04, 2012 4:24 pm tarafından Admin

» SOR SORUYU
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER:(19-20) EmptySalı Mayıs 29, 2012 12:20 pm tarafından Admin

» ÜSTÜN DÖKMEN DÖKTÜRDÜ
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER:(19-20) EmptyÇarş. Mayıs 16, 2012 11:50 am tarafından Admin

» PARA ZAAFI
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER:(19-20) EmptyPtsi Mayıs 14, 2012 5:50 pm tarafından Admin

» KUL HAKKI
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER:(19-20) EmptyPerş. Mayıs 10, 2012 2:49 pm tarafından Admin

» DECCAL CENNETİNİ İSTEMİYORUM
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER:(19-20) EmptyCuma Mayıs 04, 2012 2:06 pm tarafından Admin

» OKUMAK ÇÖZMEKTİR
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER:(19-20) EmptyPerş. Mayıs 03, 2012 12:34 pm tarafından Admin

Tarıyıcı
 Kapı
 Indeks
 Üye Listesi
 Profil
 SSS
 Arama
Tarıyıcı
 Kapı
 Indeks
 Üye Listesi
 Profil
 SSS
 Arama

öykü:MEVSİMLİK KÖLELER:(19-20)

Aşağa gitmek

öykü:MEVSİMLİK KÖLELER:(19-20) Empty öykü:MEVSİMLİK KÖLELER:(19-20)

Mesaj  Ayhan Sarıkaya Çarş. Ağus. 05, 2009 4:10 pm

MEVSİMLİK KÖLELER(19)



Bir gün sonra;
İlyas’ın düşüncelerini gerçekleştirmede şansı yaver gidiyordu.Çaltı bey’in hapisteki oğlunun cezasının üçte ikisi, Ecevit hükümetinin (2) ülke yönetimine gelmesiyle; kader mahkumları için çıkarmış olduğu aftan yararlanması sonucu gitmiş,özgürlüğüne kavuşmasına az bir zaman kalmıştı.İki,üç ay kadar…Bu durum,Çaltı bey’i oldukça mutlu kılmıştı…İlyas’ın teklifine sıcak bakmış,kahya ile yaptığı yarım saatlik fikir teatisinden sonra olumlu yanıtını vermişti.

İlyas’ın odadan ayrılmasından sonra Çaltı bey’in kahya ile olan konuşmaları bir süre daha devam etti.
Kahyanın Çaltı bey’le iki gün Samsun-Ünye-Fatsa doğrusunda koşuşturmasında bütün sorumluluğu İlyas’a bırakması ve O’nun da bu sorumluluğa karşı duyarlılık göstermesindeki kararlılığı, bu olumlu yanıtın çıkmasına vesile olmuştu…

Çaltı bey, onlarca kez bırakmaya özen gösterip de bırakamadığı sigara paketinden çıkardığı flitreli sigarasını, dudaklarının arasına iliştirdiği anda, kahya ani bir refleksle kendi çakmağı ile Çaltı bey’in sigarasını yaktı.Sigarasından derin bir nefes çekerek,dumanını odanın boşluğuna doğru savurdu.Bu savuruşta sanki yükseklik edası yatıyor intibası vermişti kendisine…İşçileri için bir günlük tatil yapma şansını,Karadeniz, Karadeniz olalı hangi fındık işçisi vermişti bu zamana kadar…Hiç kimsenin bu cesareti göstereceğini sanmıyordu.Hem bu az da olsa emek sermaye çelişkisine ters düşmüyor muydu.” Düşsün anasını satayım,ha bu uşağı da gözüm tuttu hani.Diğer garibanlar da felekten bir gün çalsınlar da…Ölümlü dünya değil mi.Fınduklarımuz dalda kalacak değiller ya..

Kahya,Çaltı bey’in derin düşünceler altında kendi kendisiyle içsel muhakeme yaptığını sezinlemişti doğrusu. Okadarını da anlayacak kadar sezgisi güçlüydü…Ne zaman kızacak,ne zaman neşelenecek bilirdi. Ona göre de nasıl davranacağının ince hesaplarını yapardı…Kahya,şimdi kendi suskunluğunu bozarak,Çaltı bey’in dünyasına girip ruhunu okşamayı yeğledi.Onunla konuşurken “Çaltı bey’ diye hitap etmekten ziyade “ağam” kelimesini kullanmayı daha uygun görürdü…Doğrusu ya “ağam” diye hitap şekli,gizliden gizliye Çaltı bey’e gizemli bir rahatlık kazandırıyordu…

Kahya,
“-Ağam,her işte bir hayır vardır.Sen işçilerin hayır dualarını alsan yeter.Kimbilir nasıl sevinecekler, kimbilir seni gözlerinde nasıl büyütecekler.”Suratı asık, korku salan bir ağa yerine,işçilerin içerisinde olan, onlarla birlikte bazı şeyleri paylaşmasını bilen bir ağa “diye göreceklerdir.”

Çaltı bey, kahyanın bu konuşması karşısında “..vay hınzır,vay..nasul da tam on ikuden vurayu da..” diye düşündü…

Kahya, kaldığı yerden konuşmasına devam ediyordu.

“…Ağam, görüyon mu,senin peşinde iki gün koşturduğum halde işlerde en ufak bir aksaklık olmadı.Hatta günlük toplanılan miktardan iki çuval daha fazla fındık toplanıldı…Çalışkan çocuk.Verilen görevi suistimal etmiyor doğrusu.”
Çaltı bey,
“-Ula kahya, ha bu İlyas denen uşağı sevdim da! Uşak pek da akilliymiş.Öğrendin mi,kimdur,inmidur,cinmidur,okuy mi?”

“-Ziraaat Okulu son sınıftamıy mış ne.”

“Ula kahya,doktor hastasinun ayağuna gelirmiş derler ya doğriymiş. Ha bu uşak benim da işime yarar da.Madem ki ziraatcı,bizım funduklarn derdinden anlar da.Ne gübresi vericek ne zaman verilecek,ne hastalık var..Ula kahya aklıma da şimdi geldi.Şu bizum on kovan arı var ya,onlara da baktıralım da.O hınzırın anlamadığu b..k yoktur da. Ula bu uşağu sevdim.Onlara bir günlük eğlenmek helal olsun da…Ben Çaltı beysem diğer beylerden farklıyum da.Bunu cümle alem duysun da..

Kahya,Çaltı bey’in konuşmasına:

“-Doğru söylüyon ağam” diye son tasdikini de yapmış oldu…

Kulübede sevinç çığlıkları ilk anki gibi yüksek çıkmasa da herkesin gözünde sevinç pırıltıları devam ediyordu.Kadınlar,ayrı bir telaş içerisindeydiler…Orta yaşın üzerindeki kadınlar,denize girecek olmanın değil de denizin kumunda bacaklarını gömmenin sevincini taşımaktaydılar.İlyas’ın böyle bir eğlenceyle karışık dinlenmeyi ortaya attığında ilk aklına gelen “bacaklarındaki” romatizmalar olmuştu.
Kızlar da ayrı bir sevinç içerisinde bir birleriyle şakalaşıp duruyorlardı.

“-Kız Züleyha,denizde balık gibi çimecuk he mi.”

“-He gız. Ben denizi daha yakından görmedim bile. Bu gadar su iyi ki taşmıyo. Şu Allah’ın işine bak gızz..”

Kader ise çocuksu sevinçten kurtulmuş, daha mantıklı duygular içerisinde İlyas’ın aşkına karşı kayıtsız kalmamayı ve bir an evvel yakınlaşmanın çabuklaşması hesabını yapıyordu inceden inceye…Dudaklarına kondurduğu busenin ihtişamı hala tazeliğini koruyordu yüreğinin en gizemli yerinde…

Erkekler deki hava da, aynısıydı aşağı yukarı. Yalnız içlerinden beş altı kişilik grup farklı duygular içerisinde kıvranıp duruyorlardı…Alkolün özlemini duyuyorlar ona kavuşmak için incenden inceye hesaplar yapıyorlardı. Bu bir günlük “dinlenme”,İlyas’ın onlara sağladığı jest olmuştu…Damarlarındaki kana alkolün o uyuşturucu etkisini göndermeyi düşündüler…Ama gel gör ki bu isteklerini nasıl gerçekleştirecekler,İlyas’ a nasıl bildirecekler,nasıl izin alıp da yirmi km. ilerdeki Kale nahiyesine gideceklerdi.İlyas,birden gözlerinde devleşmişti.Çaltı bey’den de bir günlük tatil kopardığına göre,tamamdı.Kendisinin sigara ve alkol kullanmadığı da anlaşılıyordu…Daha ilk günden kulübenin içerisinde “sigara yasağı” koyması bunun ispatıydı Bu yasağı koyan insanın alkol karşısındaki tutumunun da ondan farksız olmayacağını tahmin ediyorlardı.
Bu isteklerini söylemekle söylememek arasında tereddüt ettiler.

“-Ula bunu bağa galırsa, insan gibi söyleyelim. Buna da bir çözüm bulur ya.”

- Lan gardaş sen ne diyon. Adam,bize ağız burun girse valla hiç birimiz gıhımızı çıkara mayız..”
Aralarındaki kısa boylu tıknazca olanı ise,

“-Bence yine de O’nun görüşünü alalım. İçimizden biri,aklı başında olanı çıkıp sigaramız kalmadı,alkole de ihtiyacımız var falan diye söyleriz.Siz kendinize güvenemiyorsanız.Ben çıkarım be.Zaten dayak yemeye alışık biriyim…”

Hep birlikte gülüştüler…Nihayet içlerinde korkusuz kahraman bulunmuştu…
İlyas, Çaltı bey’in yanından döndükten sonra kulübede bütün işçiyi toplamış, gerekli talimatı veriyordu:

“-Arkadaşlar,denize girip girmemek serbest.İsteyen girer,istemeyen de girmez…Girmeyenler,bulunduğumuz muhitten ayrılmayacak.sağda solda başıboş dolaşmayacaklar…Ben şimdi bir arkadaşı,Kale nahiyesi varmış az ilerde oraya gönderecem. Ayrıca bir isteği olan,sigara falan.Söylesinler.Onlar da aradan çıksın.İki de günlük gazete getittirecem. Gazete okumak isteyen de gazete okusun…
Yalnız denize girecek arkadaşlardan ricam, yüzme bilenler de dahil kimse deniz suyunun göbek hizasına kadar gelen yerinden ileriye gitmeyecek.Karadenizin denizi sinsidir.Hemen kendine çeker,insanı..Yeter ki yükselen bir dalga gelmesin kıyıya…
Tamam mı arkadaşlar, anlaştık mı?”

Hep bir ağızdan “tamam “ sesleri yükseldi.

İlyas, konuşmasının sonunda önemli bir şeyi unutmuşcasına :“—Ya arkadaşlar,şimdi kimsenin denize girmek için mayosu yoktur.Herkes don göğnek girsin.Çırılçıplak girmeyin de…”

Yine gülüştüler…

İlyas,kulübeden dışarıya çıktığında alkol bağımlısı olanlar,etrafını sardılar.Durumlarını bildirdiklerinde İlyas’ın tepkisi tatlı sert olmuştu.

“-Ula arkadaşlar,şu zıkkımdan ne anlıyorsunuz bir türlü anlamadım ya.Madem ki doğruyu söylediniz.Paranız varsa adam başı birer biraya müsaade ettim.Ama biraları görecem.Bir taşkınlık yaparsanız var ya yedim sizi… İçtiğinizi, Çaltı bey de dahil bir
Allah’ın kulu görürse yandınız. Aklınızda olsun…Benden söylemesi…
Peki içinizden birisi çıksın da gitsin. Gelirken de iki tane gazete getirsin,ismi önemli değil.Yeter ki gazete olsun.Çol çocuk okur ya…

(2):1979 da Bülent Ecevit hükümeti,yönetimdeydi…


(devam edecek)





MEVSİMLİK KÖLELER(20)



İşçilerin şanslarına Karadeniz,hırçınlığından uzak sakin görünümüyle şefkat dolu izlenimi veriyordu adeta…

Denizin maviliğinin üzerinde hafif hafif nükseden minicik dalgaların beyaz köpüğü,ince çizgiler halinde paralel geometrik şekilde kıyıya doğru yanaşıyordu.Kıyıda gücünü yitirip kaybolanların yerine yenileri tekrar doğuyor ve kıyıya doğru gelmek için ivedi davranıyorlardı…Bu tatlı çağrışım,oluşabilecek deniz tehlikesinden uzak hoş bir görüntü yayıyordu kumsala doğru…

Kıyının yer yer midye kabuklarıyla serpiştirilmiş kumsalından denizin suyuyla kucaklaşmak için ileriye doğru gidildikçe deniz anaları,insanın gözüne çarpıyor,balıkçının oltasına takmış olduğu mantarın suda kah görünüp kah kaybolması görüntüsünü yansıtıyordu adeta…

Otuz kişilik işçi grubundan beş şarapçı alkolik hariç,diğerleri kumsala dağılmışlar,denizin suyla yeni tanışmanın,ilk kez yüz yüze gelmenin özlemini gideriyorlardı…

Kadınlar, erkeklerden belirli mesafe ayrılarak güle oynaya şakalaşıyorlardı.Kalçalarına kadar suyun içerisine girmişler,denizin suyunu birbirlerinin suratına sıçratmaya çalışıyorlardı.Bu şakaların sonunda dayanamayıp ördek gibi denize batıp çıkmaya başladılar…Bir süre böyle devam etti. Denizi ilk görüyorlar,onunla ilk kez kucaklaşıp sevişiyorlardı…Sonra yorulduklarını anlayınca kumsalın üzerine doğru yöneldiler. Orta
yaş üzerindeki kadınlar, kumun içerisine vücutlarını bellerine kadar gömdüler.Akılların
da bacaklarındaki romatizmalar vardı.

Kader,kendinden küçük kızla suyun içerisinde hala şakalaşıyordu.Arkadan topuz yapıp bağladığı siyah saçlarını serbestçe kendi haline bırakmıştı.Saçlar arkalı,önlü sırt ve göğüs bölgesine gelişi güzel dağılmışlar,denizin tuzlu suyuyla ıslanarak vücuduna dağılmıştı…Üzerindeki beyaz bluzu da hakeza denizden nasibini almış, o da normal halinden uzaklaşarak,doksan beş numara penye sutyeninin üzerine iyiden iyiye yapışmıştı…Sanki bir Afrodit gibi dişilik fışkırıyordu adeta…Nice sonra arkadaşıyla daldığı bu oyundan kendisini soyutlayarak, gözleri beynine yerleştirdiği o adamı aramaya başladı.Dürbün gibi etrafı taradığında İlyas’ın üçgen vücudunu uzaktan da olsa seçebiliyordu…Abayı nasıl da yakmıştı bu gence,bir türlü anlayamıyordu.Onun ilk aşkıydı.Dudaklarına ilk ateşli buseyi konduran erkeğin dudakları,O’nun kiydi…Sanki o an yüreği yerinden dışarıya fırlayacakmış gibi gelmişti…Şimdi ona kendisini hem yakın hissediyor,hem de uzak.”Türk flimlerindeki erkek aktör gibi şimdi koşarak gelse beraberce sahilde koşup, suyun içerisinde şakalaşıp korkusuzca sevişsek” diye aklından geçirdi…

Erkeklerin arasındaki curcuna ise oldukça fazlaydı.Erkeklerin yaşları kırk ve kırkın üzerinde olanların bazılarının giydikleri beyaz donlar,bacaklardan düğmeli oldukları için denize dalar dalmaz balon gibi şişmişlerdi.Bu da ilginç bir görüntüyle gülüşmelere sebep olmuştu…İlyas’ın yanına yanaşan iki arkadaşı,

“-İlyas gardaş,var mısın yüzme yarışına.ya da şöyle derinlere doğru dalalım.”

“-Demek ki sizler yüzme biliyorsunuz ha.”

“-Çocukluğumuzda az mı, don parçaladık Niksar’ın Kelkit’inde…Kelkit ırmağının üzerindeki köprüden çok pike yapmışızdır suya doğru.”

“-Ya arkadaşlar,benim çocukluğum da oralarda geçti.Ben de aynı.yaz tatillerinde doğruca Kelkit ırmağında soluğu alırdık.Balık tutmak,çimmekle geçerdi günlerimizin çoğu.Hatta çok ilginç bir anım var balık avcılığında.Dinlerseniz anlatayım kısaca.”

-Anlat be arkadaş. Bugün eğlenmeyecek miyiz?”
Diğeri söze atıldı,

“-Eğleneceğiz tabiî ki. Hem de çok güzel olacak.”

Az ilerden işçilerin arasında biraz deli dolu biraz da safça konuşanın etrafını dört beş kişi sarmış kol ve bacaklarından tutarak beşik sallar gibi sallayarak denize atmaya çalışıyorlardı.Adamcağız da çocuksu bir yalvarışla ağlamaksı sesler çıkarıyor,diğer taraftan da:

“Atmayın beni denize,boğulurum sonra.Garım gocasız galır...Lan size söylüyom.garım gocasız galacak …”

Saf adamın yalvarmalarına aldırış etmediler. Karga tulumba tuttukları gibi fırlattılar,suyun içerisine…Adamcağız,denizin sularına gömülmesiyle dışarıya fırlaması bir oldu.Bir taraftan da,

“-Anam öldüm,anam boğuldum…anam öldüm” diye şaşkın şaşkın kumsala doğru kıçından aşağıya doğru sarkmış donun yarattığı apsürd görüntüsüyle yalpa yapa yapa koşmaya çalışıyordu.
Bu görüntü karşısında kumsaldaki erkeklerin tamamı,katıla katıla gülüşüyorlardı…

İlyas’la arkadaşları belli süre sonra kendi sohbetlerine geri döndüler.

İlyas, anlatacağı ilginç balık yakalama hikayesine döndü:

“-Sormayın arkadaşlar. Ömrümde ilk kez böyle şeyle karşılaştım. Yine okul tatillerinde yaz mevsiminde bir gün balık tutma malzemelerini hazırladım.Doğru Kelkit nehrinde soluğu aldım.Kendime gölgeli bir yer olarak da ırmağın kenarında peydahlanmış olan söğütlerin dibini seçtim.Oltayı attım ve beklemeye başladım.Bir ara gözlerim ırmağın yatağına doğru kaydı.Yaz sıcakları,ırmağın suyunu azaltmış,ırmağın yatağı boş kum görüntüsünden ibaretti adeta.Irmağın suyu da ince damarlara ayrılmışcasına güçsüz bir şekilde akıp gitmekteydi,Yeşil ırmağa doğru.Tam o esnada gözüme bir pırıltı çarptı.Sanki denizdeki yakamoz örneği.Pür dikkat kesilerek bir daha baktım. Sonunda oraya gittiğimde karşılaştığım manzara doğrusu ilginçti. Akan su,pırıltının belirdiği bu yerde kumu yalayarak geçiyordu.Yukarlardan kopup gelen balıklar,buradan geçmeye çalışırlarken kuma karınları değdikleri için çırpınmak zorunda kalıyorlardı.Tam da ayağıma gelen kısmetti.Balıkları tek tek elimle toplayarak yanımdaki çantayı doldurmuştum…O günün bereketiyle bir hafta sonra gittiğimde aynı şansı yakalayamamıştım.Demek ki şans bir kere gülüyormuş insana…”

Üç arkadaş, yattıkları kumun üzerinden ani bir hareketle denize doğru koşup suyun içerine gömüldüler…Belirli bir süre suyun altında kaldıktan sonra dışarıya fırlayarak ciğerlerine tekrar oksijen doldurdular…Şimdi kulaçlarını ileriye doğru atmaya başladılar.Bir süre sonra denizin içerisinden kıyıya baktıklarında sahildekiler,kenarlarda oynaşıp duruyorlardı…İlyas’ın talimatından dışarı çıkmamaya özen gösteriyorlardı…İlyas,suyun içerinde diğer arkadaşlarına bağırmaya başladı:

“-Arkadaşlar,sahile geri dönelim.Vücudumuza kramp falan girerse zorda kalırız.”Tamam hadi dönüyoruz artık.”

Bu sefer kıyıya doğru kulaç atmaya başladılar. İlyas’ın bir an nasıl olduysa Kader geldi aklına. Sahile doğru yanaştıkça gözleri Kader’i aradı.Çok geçmeden bakışları,O’nun üzerindeydi…


(Devam edecek)

Ayhan Sarıkaya

Mesaj Sayısı : 207
Kayıt tarihi : 24/07/09

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz