Ugur Ozaltin Makaleleri
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Arama
 
 

Sonuç :
 


Rechercher çıkıntı araştırma

Arama
 
 

Sonuç :
 


Rechercher çıkıntı araştırma

En son konular
» BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN
öykü-MEVSİMLİK KÖLELER (7-8) EmptyPaz Ağus. 19, 2012 2:17 pm tarafından Admin

» NEDEN ÇOK ÜZGÜNÜM
öykü-MEVSİMLİK KÖLELER (7-8) EmptyPerş. Haz. 07, 2012 4:17 pm tarafından Admin

» KATİLLİK NERDE BAŞLAR
öykü-MEVSİMLİK KÖLELER (7-8) EmptyPtsi Haz. 04, 2012 4:24 pm tarafından Admin

» SOR SORUYU
öykü-MEVSİMLİK KÖLELER (7-8) EmptySalı Mayıs 29, 2012 12:20 pm tarafından Admin

» ÜSTÜN DÖKMEN DÖKTÜRDÜ
öykü-MEVSİMLİK KÖLELER (7-8) EmptyÇarş. Mayıs 16, 2012 11:50 am tarafından Admin

» PARA ZAAFI
öykü-MEVSİMLİK KÖLELER (7-8) EmptyPtsi Mayıs 14, 2012 5:50 pm tarafından Admin

» KUL HAKKI
öykü-MEVSİMLİK KÖLELER (7-8) EmptyPerş. Mayıs 10, 2012 2:49 pm tarafından Admin

» DECCAL CENNETİNİ İSTEMİYORUM
öykü-MEVSİMLİK KÖLELER (7-8) EmptyCuma Mayıs 04, 2012 2:06 pm tarafından Admin

» OKUMAK ÇÖZMEKTİR
öykü-MEVSİMLİK KÖLELER (7-8) EmptyPerş. Mayıs 03, 2012 12:34 pm tarafından Admin

En son konular
» BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN
öykü-MEVSİMLİK KÖLELER (7-8) EmptyPaz Ağus. 19, 2012 2:17 pm tarafından Admin

» NEDEN ÇOK ÜZGÜNÜM
öykü-MEVSİMLİK KÖLELER (7-8) EmptyPerş. Haz. 07, 2012 4:17 pm tarafından Admin

» KATİLLİK NERDE BAŞLAR
öykü-MEVSİMLİK KÖLELER (7-8) EmptyPtsi Haz. 04, 2012 4:24 pm tarafından Admin

» SOR SORUYU
öykü-MEVSİMLİK KÖLELER (7-8) EmptySalı Mayıs 29, 2012 12:20 pm tarafından Admin

» ÜSTÜN DÖKMEN DÖKTÜRDÜ
öykü-MEVSİMLİK KÖLELER (7-8) EmptyÇarş. Mayıs 16, 2012 11:50 am tarafından Admin

» PARA ZAAFI
öykü-MEVSİMLİK KÖLELER (7-8) EmptyPtsi Mayıs 14, 2012 5:50 pm tarafından Admin

» KUL HAKKI
öykü-MEVSİMLİK KÖLELER (7-8) EmptyPerş. Mayıs 10, 2012 2:49 pm tarafından Admin

» DECCAL CENNETİNİ İSTEMİYORUM
öykü-MEVSİMLİK KÖLELER (7-8) EmptyCuma Mayıs 04, 2012 2:06 pm tarafından Admin

» OKUMAK ÇÖZMEKTİR
öykü-MEVSİMLİK KÖLELER (7-8) EmptyPerş. Mayıs 03, 2012 12:34 pm tarafından Admin

Tarıyıcı
 Kapı
 Indeks
 Üye Listesi
 Profil
 SSS
 Arama
Tarıyıcı
 Kapı
 Indeks
 Üye Listesi
 Profil
 SSS
 Arama

öykü-MEVSİMLİK KÖLELER (7-8)

Aşağa gitmek

öykü-MEVSİMLİK KÖLELER (7-8) Empty öykü-MEVSİMLİK KÖLELER (7-8)

Mesaj  Ayhan Sarıkaya Perş. Tem. 30, 2009 12:03 pm

MEVSİMLİK KÖLELER(7)


MEVSİMLİK KÖLELER(7)

Doğu Karadeniz’in coğrafi yapısının özellikleri farklıydı.Doğru dürüst şöyle on beş, yirmi dönüm düz arazi bulmak mümkün değildi.Denizi takip eden sahilden itibaren içeriye doğru yükseltiler başlıyordu.Yükseltiler içerisinde ara ara fazla olmayan düzlüklere rastlamak mümkün olabiliyordu.Karadenizdeki fındık bahçeleri de genellikle bu yüksek yerlerde yerlerini almışlardı.Sahile doğru inildikçe düzlükler,göze çarpıyordu.

İşçiler,kulübelerine yanaştıklarında vakit hayli geç olmuştu.Yine çılga yollardan aşağılara doğru inmişler,fındık bahçelerini geride bırakmışlardı.Çılga yollarda başka fındık sahiplerine çalışan diğer işçilerle de karşılaştıkları oluyordu.Onlarla konuşamasalar da gözleriyle bakışmalarındaki derinlik,içsel dünyalarını adeta birbirlerine yakınlaştırıyordu…

Sahil yolundan karşıya geçip kulübenin önündeki meydana girdiler.Sahil yolu çok tehlikeliy-
di.Transit yol.Üst geçit de yoktu.Karşıdan karşıya geçmelerde zaman zaman tatsız tuzsuz olaylar meydana gelebiliyordu.Genellikle işçilerin yorgun olduğu akşam saatleri kritik,dikkatli olunması gereken saatlerdi.

Meydanın kenarında sondaj vurularak su çıkarılmış sonrada bir boru ilave edilerek emme basma tulumbasıyla çeşmeye dönüştürülmüştü.Çeşmenin başında sırasıyla ellerini,yüzlerini ve ayaklarını yıkadılar…

Kahyanın karısı,aşcılığı layıkıyla yaptığını sanmanın gizli gururuyla akşam menüsünü de hazırlamış,masa gibi kullanılan geniş tahtaların üzerinde servisini yapmıştı bile.Doğrusu görevini aksatmıyordu.Yeter ki malzeme gelsindi.Akşam ki menüde;bulgur pilavı,turşu kavurması ve inek yoğurdu vardı.Kahyanın karısı,ineklerin bakımını da üstlenmişti.Bunca işin arasında,onların yemlenmesi,altlarının temizliği,sağılması ve yoğurt yapımına kadar bütün işlerin üstünden geliyordu.Bu durum,Çaltı bey ve karısının işine haddinden fazla yarıyor, onları büyük bir dertten de kurtarmış oluyordu.İşler bitip de ayrıldıkları zaman bütün işler, gelinlerin sırtına kalıyordu.Artık iki gelin birbirlerini kollamaya başlıyor,her biri işten kendini kurtarmanın yollarını aramayı gizliden gizliye sürdürüyorlardı…

İşçiler,kulübelerine çekildikten sonra Çaltı bey,karısını göndermek suretiyle kahyayı yanına çağırttı.Çaltı bey,bugün evden hiç ayrılmamıştı.Son zamanlarda sağlığı da pek iyi değildi zaten.Oğlunun birinin hiç yoktan cinayete adının karışması ve diğerinin de alkolik olması,onu bitirmişti.Cinayet işleyen oğlunun cezasını hafifletmek için araya adam falan sokmuştu.Zaten kendisinin de az çok saygınlığı vardı.Ünye ve Fatsa’da herkes sevip sayardı kendisini.Resmi dairelerde bile onu tanımayan yoktu.Ama birdenbire rüzgar tersine dönüvermişti.Eski sakin yapısından eser yoktu.Gereksiz yere her şeye sert tepki veriyor,sinirleri birden bire geriliyordu.Onu ,bir tek anlayan,cefakar ve vefakar karısıydı.O’nun etrafında deli divane gibi dönmesi her şeylere değiyordu.

Kahya,merdivenlerden yukarıya doğru çıkarken aklından geçenlerin mütalasını yapıyordu. “…hayırdır.Çaltı bey,niye çağırmış olabilirki.olsa olsa işçilerin durumunu soracaktır.”Bunları düşünürken üzerinde herhangi bir tedirginlik hissetmiyordu.Aşağı yukarı beş yıldır iç içeydiler.Sanki Çaltı beyin kahyası değil de O’nun bir kardeşi gibi kabul ediyordu kendini.Hatta arada bir dertleştikleri de oluyordu.

Çaltı beyin karısı,kahyayı koridorda karşıladı.Odayı gösterdi,"Çaltı bey içerde" dercesine.
Çaltı bey,oturduğu yerden saygı gösterisi olarak hafiften doğrulup;
“-Buyur,şöyle otur,kahya.” diye yer gösterdi.

“-Kahya,bugün işler nasuldu da ?.”
Aslında bu soruyu iş olsun diye sormuştu.İşlerin nasıl ve ne durumda olduğu,meydana getiri
lip kuruması için serilen çotanaklardan belliydi…
Kahya,Çaltı beyin ses tonunun yumuşaklığından pek ciddi bir şey olmadığını sezinledi.

“-Benum küçük oğlan var ya.Sinop ceza evunden Samsun’a nakül etmüşler.Yarın bu sıpayı,anasu ile birlükte gidüp ziyaret edeceğüm. Sen durumlaru aynen devam ettür da..”
“-Tamam efendim.siz merak etmeyin.Benden de selam söyleyün..”

İşçiler,saman ve çalaz karışımı yataklarında yatıp günün yorgunluğunu atmak için kendilerinden geçmişlerdi.
Denizin dalgaları kabarmaya başlamış,yeni bir öfkenin çağrışımını yapmaya hazırlanıyorlardı adeta…



Ayhansarıkaya

(Devam edecek)

MEVSİMLİK KÖLELER(Cool


MEVSİMLİK KÖLELER(Cool

Karadenizin geceden başlayan öfkesi, dinmemişti.Deli dalgalar,ilk günkü gibi kıyıyı dövmeye devam ediyorlardı.Yükselen dalgalar,aşağıya inişlerinde çılgınca sağa sola savruluyorlardı…
Sanki,yiyecek,parçalayacak birilerini arıyorlar gibiydi..Dalgaların kıyıya savurduğu tuzlu suyun beyaz köpüğü,kumsalın son bitim noktasına kadar gidiyor ve oraları şekilsizce yalayıp tekrar denize doğru geri çekiliyordu.Kumsalı olmayan denize sıfır metrelikteki kaya parçalarının üzerine gelen dalgaların şiddeti ise bin parçaya bölünerek etkisizleşiyordu…Bu durum sayısız bir şekilde defalarca devam edip durdu…

İşçiler,akşam yemeklerini yer yemez,yattıkları için erkenden kendilerinden geçtiler.İlk gün kendilerini işe adapte etmekle geçtiği için oldukça yorulduklarını hissettiler.

Çalaz ve saman karışımı yataklarının rahat olmaması bile umurlarında değildi.Yeter ki başlarını koyabilecekleri bir yer olsun diye düşündüler…
Sabahı nasıl ettiler,anlayamamışlardı.
Kulübenin dışına çıktıklarında denizin öfkesi biraz dinmiş,sakinleşmeye doğru hazırlanıyor-
du.İşçilerin bazıları,denize doğru koşmaya başladılar.Hayatlarında denizi hiç görmeyenler,
meraklarının esiri olmuşçasına denizle ilk kez yüz yüze yakınlaşmayı çocuksu bir sevinçle isti
yorlardı. Nasıl olsa kahyanın karısı,sabah menüsünü tahta masaya servis yapmamıştı.O zamana kadar da denizle tanışmış olacaklardı.

Niksar’la Ünye’nin arası ne kadardı ki.En fazla üç saat sürüyordu.Niksar’ın tarlalarında ömrünün bu yaşlarına kadar ırgatlık yapmakla geçiren bu yoksul insanlar, nasıl ve ne zaman gelebileceklerdi.,denizi görmeye ya da denizde kamp yapmaya.Bunlar,hep lüks olarak kaldı yaşamlarında…Şimdi ise fındık toplama işçiliği,kendileri için bir fırsat olmuştu

.Denizin koyu maviliği gözlerini kamaştırdı.Kumların üzerindeki çakıl taşlarını alıp denize doğru fırlatmaya başladılar.Bu taş atma işi hoşlarına gitmişti.Bazıları da kendi aralarında”in-
şallah,buralardan çekip gitmeden bir kez olsun denize gireriz” diye konuşuyorlardı.

Birazdan kahyanın düdüğü acı acı öttü.Düdüğün çağrışımıyla denizi kendi haline bırakıp sabah kahvaltısına doğru yöneldiler.

Sabah menüsünde yayla çorbası,peynir,zeytin ve mısır ekmeği vardı.Mısır ekmeğini biraz yadırgadılar.Niksar’ın varoşlarında olmalarına rağmen buğday ekmeğinden başka ekmek ağızlarına sürmemişlerdi.Demek ki az da olsa damak tadında bir farklılık söz konusuydu.

Sigara tiryakisi olanlar,dün akşam yatacakları sırada sigara içemedikleri için kafaları adeta balon olmuştu.Kulübede sigara da içememişlerdi.Daha ilk günden sigara yasağı konmuş, hatta yarım sayfalık boş beyaz bir kağıda “sigara içmek yasaktır” yazısı yazılıp duvara asılmıştı.Sabah kahvaltılarından sonra vücutlarına girmeyen nikotinlerini sokmak için acele ediyorlardı…Dumanı,ciğerlerinin derinliklerine gönderenler,hallerinden çok memnun görünüyorlardı…

İşçiler arasında yüzlerini yıkamak için sıraya girdiklerinde farklı bir rüzgar esmiş,sanki yeni başlayacak olan bir aşkın kıvılcımları çakar gibi olmuştu.Kader’le İlyas,ilk kez bu denli birbirlerine farkında olmadan yanaşmışlar,belirli belirsiz göz göze gelmişlerdi.Bu an,anlık bir andı.Beş saniye ya var ya yoktu.Kader’ in içinde ilk kez bir şeyler kıpır kıpır etti.
Bu zamana dek kimselere açmadığı yüreğinin kapısının,ilk kez açılmak için titremeye başladığını hissetti…Bu hissedişte ayrı ve farklı bir mutluluk muştusu düşmüştü,yüreğinin derinliklerine..

İlyas ise Kader’in hissettiklerini pek düşünmedi.Kader’i Niksar’da da hiç görmemişti.Yaşadıkları varoşlar,farklıydı.Hem kendisi,ortaokuldan sonra Tokat Ziraat Okulunu yatılı olarak kazanınca Niksar’dan yavaş yavaş kopmuştu.Onun için bazı insanlara ve yeni oluşumlara uzak kalıyordu.Yine de kendi yüreğinde de az da olsa bir kıvılcımın estiğini inkar edemezdi.

İşe gitmek için son hazırlıklar da tamamlandı.Boş çuvallar,rula yapılıp atların üzerlerine bağlandı.Su bidonları dolu şekilde hayvanların her iki tarafına yüklendi.
Ve evin önündeki meydandan ayrıldılar.Transit yolun karşı tarafına dikkatlice geçerek,fındık bahçeleri ile kaplı yüksek yerlere tırmanmaya başladılar…
Karadenizin havası da denizi gibi bir tuhaftı.Öfkelenmesiyle sakinleşmesi an meselesiydi.Ama kin tutmayan bir özelliğe sahipti ki bu da en güzel yanıydı.

Öğleye doğru,güneş etkinliğini artırmaya başlamış ve ortalık adeta sıcaktan kavruluyordu …
Fındık ocaklarının yapmış olduğu gölgelik,nispeten serinlik yapıyor ve işçileri güneşin dik gelen ışınlarından korumaya yardımcı oluyordu.

İşçiler,çalışmaya devam ederlerken,diğer yandan da sohbetin derinliklerine kendilerini kaptırmışlardı.Bir gün içerisinde birbirleriyle kaynaşmışlardı adeta.Kaderleri aynı olunca birliktelik kolay oluyordu.

Güneşin yükseklerden doksan dereceyle indiği saatlerde öğle paydosu düdüğünün çalmasına yarım saat kalmıştı.

Ocakların birinde aniden beliren çocuk çığlığı,dalga dalga diğer ocaklara da yayılıp tedirginliğin artmasına yol açtı.

İlyas,sesin geldiği ocağın yakınında olduğu için ani bir refleksle kendisini,çocuğun yanında buldu.Ve olayın akışına müdahale etmekte geç kalmadı.
Çocuk,yaprakların arasında çatal dilini çıkararak sürtünen yılanı görünce kendinden geçmişti.

İlyas,bir zıplamada yılanın kafası ile karışık omurgasına basar ve onu ezebilirdi.Ama onu bilinçli olarak yapmadı.Yılan da bu panikten ürkmüş,sıyrılıp uzaklaşmıştı…

Ayhansarıkaya

(devam edecek)
« Önceki Yazı

Ayhan Sarıkaya

Mesaj Sayısı : 207
Kayıt tarihi : 24/07/09

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz