Ugur Ozaltin Makaleleri
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Arama
 
 

Sonuç :
 


Rechercher çıkıntı araştırma

Arama
 
 

Sonuç :
 


Rechercher çıkıntı araştırma

En son konular
» BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(17-18) EmptyPaz Ağus. 19, 2012 2:17 pm tarafından Admin

» NEDEN ÇOK ÜZGÜNÜM
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(17-18) EmptyPerş. Haz. 07, 2012 4:17 pm tarafından Admin

» KATİLLİK NERDE BAŞLAR
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(17-18) EmptyPtsi Haz. 04, 2012 4:24 pm tarafından Admin

» SOR SORUYU
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(17-18) EmptySalı Mayıs 29, 2012 12:20 pm tarafından Admin

» ÜSTÜN DÖKMEN DÖKTÜRDÜ
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(17-18) EmptyÇarş. Mayıs 16, 2012 11:50 am tarafından Admin

» PARA ZAAFI
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(17-18) EmptyPtsi Mayıs 14, 2012 5:50 pm tarafından Admin

» KUL HAKKI
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(17-18) EmptyPerş. Mayıs 10, 2012 2:49 pm tarafından Admin

» DECCAL CENNETİNİ İSTEMİYORUM
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(17-18) EmptyCuma Mayıs 04, 2012 2:06 pm tarafından Admin

» OKUMAK ÇÖZMEKTİR
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(17-18) EmptyPerş. Mayıs 03, 2012 12:34 pm tarafından Admin

En son konular
» BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(17-18) EmptyPaz Ağus. 19, 2012 2:17 pm tarafından Admin

» NEDEN ÇOK ÜZGÜNÜM
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(17-18) EmptyPerş. Haz. 07, 2012 4:17 pm tarafından Admin

» KATİLLİK NERDE BAŞLAR
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(17-18) EmptyPtsi Haz. 04, 2012 4:24 pm tarafından Admin

» SOR SORUYU
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(17-18) EmptySalı Mayıs 29, 2012 12:20 pm tarafından Admin

» ÜSTÜN DÖKMEN DÖKTÜRDÜ
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(17-18) EmptyÇarş. Mayıs 16, 2012 11:50 am tarafından Admin

» PARA ZAAFI
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(17-18) EmptyPtsi Mayıs 14, 2012 5:50 pm tarafından Admin

» KUL HAKKI
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(17-18) EmptyPerş. Mayıs 10, 2012 2:49 pm tarafından Admin

» DECCAL CENNETİNİ İSTEMİYORUM
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(17-18) EmptyCuma Mayıs 04, 2012 2:06 pm tarafından Admin

» OKUMAK ÇÖZMEKTİR
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(17-18) EmptyPerş. Mayıs 03, 2012 12:34 pm tarafından Admin

Tarıyıcı
 Kapı
 Indeks
 Üye Listesi
 Profil
 SSS
 Arama
Tarıyıcı
 Kapı
 Indeks
 Üye Listesi
 Profil
 SSS
 Arama

öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(17-18)

Aşağa gitmek

öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(17-18) Empty öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(17-18)

Mesaj  Ayhan Sarıkaya Salı Ağus. 04, 2009 10:16 am

MEVSİMLİK KÖLELER(17)



Yaz mevsiminin kavurucu sıcaklığı, bunaltıcı bir şekilde hızını artırmıştı.Öğleden sonraları akşama doğru ağustos böceklerinin ince tiz sesleri etrafa dalga dalga yayılıyorlardı.Bu sesler,
fındık ocakları arasında fındık dallarıyla didişip duran işçilerin hayal dünyalarına derinlerden gelen bir şarkının nağmelerinin etkileri olarak yansıyordu adeta…

Ara mesafeleri, bahçenin geometrik şekline göre ayarlanarak sık dikilmiş olan fındık bahçesindeki iki işçi,gözlerden uzak kaldıkları varsayımıyla derin bir sohbetin içerisine girmişlerdi.

“-Ya bizim İlyas var ya.Hani kendisini, bizim liderimiz gören şu genç çocuk..”

“-Eee.ne olmuş ağbey ?”

“-Ne olacak ya,ikili oynuyor oyunlarını.Aklı sıra bizden yana görünüyor.Halbuki kahyanın yaltakçısı,Çaltı ağanın da kuklası olmuş.Bizleri,onlara ispiyon ediyor..”

Bu konuşmayı yapan otuz yaşlarında olmasına rağmen, hayatın içerisinde yediği acımasız darbelerin etkisiyle daha erkenden çökmüş,yaşından oldukça fazla gösteren biriydi.Bakımsız sarışın saçları,alnının derin çizgilerle sanki susuzluktan çatlamış kurak toprağı andırması,gözlerinin altındaki derinlemesine çökmüş mor halkalar,dudaklarına kadar inen sivri burnuyla normal bir insanın bile gördüğünde dikkatini çekebilecek özelliğiyle elli-elli beş yaşlarında gösteriyordu…

O’ndan beş altı yaş daha genç olanı ise arkadaşının konuşmalarını kayıtsızca dinliyor arada bir İlyas’tan tarafa yontsa da karşısındaki adam,İlyas’a karşı olan önyargılarından taviz vermiyordu.
Genç,adamın bu görünümü karşısında zaman zaman suskunluğu tercih ediyordu...

Konuşmalarının burasına kadar,fındık toplamayı bırakmışlardı.Etraftan gelen sesle irkildiler.İlyas olabilir düşüncesiyle fındık dallarına tekrar sarıldılar.Çuvalcının “çuvalccııı,çuvalllccııı” diye haykırışı karşısında derin bir oh çekmekten kendilerini alıkoyamadılar.Rahatlamışlardı.

Bellerine sardıkları peştemallerdeki fındıkları,boş tenekelere aktardılar.Tenekeler dördüncü aktarmada dolmuştu.

Çuvalcı ise İlyas’la konuşmasından kazandığı devinimle daha canlı olarak fındık ocakları arasında koşuşturup duruyordu.Çuvalcı genç,iki kafadarın ocağına geldiğinde adam,sigarasını yakmış,dumanını ciğerlerinin en ücra köşesine kadar göndermişti bile.Duman,sessizce nefes borusunu yalayarak adamın ciğerlerini ziyaret ettiğinde acı bir öksürme nöbetiyle sarsıldı.Bu nöbet,kısa bir süre gümbürtüyle devam etti.

Adam,kaldığı yerden konuşmasına devam etmeye istekli görünüyordu.Arkadaşına şöyle bir göz gezdirdi.Arkadaşı da göz ucuyla çuvalcıyı işaret ederek “şu bir gitsin de öyle anlatırsın” der gibiydi…
Çuvalcı,başka ocaklara yöneldiğinde adam,kaldığı yerden konuşmaya başlamıştı.

“-Ben,İlyas gibilerini yakından tanımışımdır.”
“-Nasıl yani? İlyas,bizim için zararlı mı demek istiyorsun?

“-Evet,faydalı değil.Kendi menfaatlerini gerçekleştirmesi açısından zararlı..”
“-Anlayamadım..”

Adam,sigarasından derin bir nefes daha çekti.Sonrada dumanın yarısını ciğerlerine bayram etsin diye gönderirken diğer yarısını da boşluğa doğru savurdu.

“-Ben,Niksar’da uzun zaman lastik ayakkabısı fabrikasında(1)yıllarca çalıştım.Lastik kokusu içerisinde ömrüm heba oldu.Sağlığımız bozuldu.Fabrikanın pis havası,bizleri yaşarken ölü durumuna soktu.Bunların üzerine bir de sigarayı ekleyince tamamen bittik sayılır.Ha şunu diyecektim.Patrona karşı bizlerin hakkını koruyacak bir sendikamız ve iyi birisi olduğunu sandığımız da başkanımız vardı.Güya bizlerin haklarını koruyacaktı…”

Genç olan,

“-Korumadı mı ağbey.Ne oldu sonra?Doğrusu merak ettim.”

“-Ne koruması ya.Fabrika iflas bayrağını çektiğini ilan etmeden önce, bir gün sendika başkanımız,biz işçileri bir araya toplayarak:

“-Sizlerin haklarını korumam açısından bu kağıdı imzalamanız gerekiyor”dedi.

Bizlerin de aklına puştluk gelmiyor ya.Hemen boş kağıda imzaları çakmıştık.
Sonradan anlaşıldı ki işin özü öğle değilmiş: “işçilere hiç bir hak vermemek için patronun tuzağına bizleri düşürmüş.Tabii ki işten atıldıktan sonra tazminat talebinde bulunamamıştık.Senin anlayacağın hava gazı aldık,başkan sayesinde.Şimdi de İlyas’ı bizim yamuk sendika başkanına benzetmekteyim.Bizi satabilir belki Çaltı ağaya…

“-Hiç sanmıyorum be ağbey.İlyas öğle bir arkadaşa benzemiyor..”

Genç olanın,İlyas hakkında atıp tutan bu adama az çok göz aşinalığı vardı.Niksar’da “işçi kahvesinde” sık sık karşılaşırlardı.İş aramak için kahveye gittiği zamanlar kesinlikle görürdü.Biraz düşündü,belleğini zorladı.Adını hatırlamaya çalıştı.çalıştı.Sonunda buldu.Yakup.Kahvedeki arkadaşları arasındaki lakabı “lak lak Yakup.”Her şeye olur olmaz konuştuğu,leylekler gibi boş lakırdı çıkardığı için öyle takmış olabilirler” diye düşündü…

Lak lak Yakup,bunları arkadaşına anlatırken sözün dolaşıp nereden nereye gideceğini düşünememiş,ajanın da ajanı olabileceği varsayımını hesaplayamamıştı..

Akşam kulübeye döndüklerinde bütün konuşmalar,yemekten sonra uygun bir zamanda
olduğu gibi İlyas’ a aktarılmıştı…


(DEVAM EDECEK)



MEVSİMLİK KÖLELER(18)





Lak lak Yakup’un kendisi hakkındaki düşünceleri şaşırtmamıştı, İlyas’ı.Her zaman böyle içten içe gelebilecek tepkilere kendisini alıştırmıştı.Daha geçen yıl Fatsa’daki fındık işçileri arasında çıkan sürtüşmelerde; bizzat olayların içerisinde yaşadığından, insanlara karşı nasıl davranması, insanların nasıl yönlendirilmesi, tepkilere karşı nasıl gem vurulması gerektiğini gözlemlemişti…

Bu genç yaşına rağmen, yapmış olduğu hayat pratiği sayesinde insanları tanımış, dolayısıyla onlardan gelebilecek her türlü davranışı,önceden sezinler hale gelmişti…

.”-Yaşayarak öğrenmek, öğrenmenin en kalıcı,en ders verici olanı “diye düşünceleri,hafızasının silinmeyen kitaplığına doğru kayıp gitti.Pratik yaparak,yaşamın içerisinde boğuşmak her babayiğidin harcı değildi.Her acıyı,her olumsuzluğu bire bir yaşayıp iliklerine kadar hissedeceksin.Yeri gelecek gururun incinecek.Yeri gelecek en yakın hissettiğin arkadaşından,dostundan bile darbe yemeye hazırlıklı olacaksın.Ama yine de çelik gibi metanetinle ayakta kalmak için direneceksin.Sen direndikçe,sen bütün zorluklara karşı göğüs gerdikçe insanların karşısında adeta ilahlaşıp sembol haline geleceksin.İşte o zamanlar,sana art niyet besleyenler,karşında saygıyla eğilecekler,senin iradenin içine hapsolup,senin yörüngenden ayrılmamaya özen göstereceklerdir.Bunları yaparken de en küçük bir değerlendirmeyi,en küçük bir eleştiriyi dikkate alacak,kırıcı olmadan gönülleri kazanmaya özen göstereceksin…

İlyas,daldığı bu içsel ve sorgulayıcı dünyasından sıyrıldığında bakışları, kulübenin dibinde sigara içen işçilerin üzerinde odaklaştı.Biraz önceki düşüncelerinin yönünü değiştire-
rek ,işçi arkadaşlarının dünyasında kendine yön vermeye çalıştı:

“..aslında içinde olduğu bu insanların her türlü sorumluluklarını kendi üzerine almakla tek bir hedef belirlemişti. “-İnsanca birliktelik”.Emeğini satan kim olursa olsun bu işçi de olsa başkası da olsa fark etmez , yaşanacak değerlerin en güzelini yaşamaya özen göstermek ve aralarında bulunduğu arkadaşlarına bu duyguları kazandırmaktı.Daha doğrusu “İnsanca yaşamak,güzel olan her şeyi paylaşmak “ ilkesini prensip edinmişti…Paylaşılmayan,kişilerin kendi benliğinde hapsolmuş duyguların ne gibi güzel tarafı,ne gibi olumlu anlamı kalırdı ki…

Kendisinin de zaman zaman hatalı davranışlar yaptığını kendi içsel dünyasındaki özeleştirisiyle kabülleniyordu. Bunu da düzeltmenin ince hesaplarını yapmıyor değildi. Geçenlerde fındık bahçesindeki sigara içen arkadaşlarına karşı kırıcı davranmış “köpekler” kelimesini kullanmakla büyük bir gaf yaptığının hatta gaf tan da öte despotça davrandığının bilincindeydi.

Arkadaşlarına, daha esnek bir anlayışla ve daha sıcak duygularla yaklaşabilirdi. Ama ağzından o kötü kelime çıkmıştı bir kere.Davranışlarına ve idare şekline daha istikrarlı bir yön çizemezse arkadaşları arasından soyutlanacağı bilincindeydi.Korkuyla kabul ettirilmek,oluşturulan korku imparatorluğu temelinde sevgi harcı olmayan, her zaman en ufak bir rüzgarda yıkılıp yok olmaya mahkum kum yığınından farksız bir görüntüden başka olamazdı...

İlyas,
Lak lak Yakup’un sözlerini, kendisine taşıyan arkadaşının omuzlarına kolunu atarak:

“-Olur ya, arkadaş. İnsanın her saati aynı olmaz. Bazen de dertlerini şu Karadeniz’in hırçın dalgaları gibi kıyıya vurduğu,öfkesinden çılgına döndüğü zamanlar olabilir.Onun için Yakup arkadaşın beni hedef seçip öfkelenmesiyle kendi sıkıntısından kurtulacağını sanıyorum.O’na hak vermek lazım.Artık bunalmaya başladık.Bu işler böyledir işte.İnsan bunaldıkça ilk önce etrafına saldırır…Takma kafayı, gelir geçer…”

İlyas’ın bu soğukkanlı tepkisi karşısında içten içe şaşırmıştı. Daha farklı, kırıcı bir tepki bekliyordu,doğrusu…Ama karşısındaki adamda çelik gibi iradesinden en ufak bir taviz verecek zayıflık belirtisi yoktu.Kendi dünyasında fırtınalar,hortumlar,kasırgalar hatta tayfunlar kopsa da dışarıya karşı asla belli etmez,olup bitenleri içine gömmesini bilirdi…

İşçi,İlyas’ın omuzlarına attığı kolunun altında ayrı bir çekicilik,ayrı bir koruyuculuk,ayrı bir şefkat olduğunu sezinlemişti.Bu samimi yaklaşım sayesinde,İlyas’ın yörüngesinde kaybolup gittiğinin farkına bile varamamıştı…

İlyas’ın beyninde birden şimşekler çakmaya başladı .İşçileri motive etmenin yollarını,aradaki korku sessizliğini yıkıp,ortam içindeki neşeyi gün yüzüne çıkarmanın şifresini pratik zekasıyla çözmüştü bile…

Kulübeye yanaştığında sigara içen arkadaşlarına yönelik verdiği selamın karşılığını hemen aldı.
“-Selamünaleyküm arkadaşlar.Bugün de çok yorulduk değil mi?..”

Lak lak Yakup,göz altından selam veren adamı süzdü.Bugün onu hedef almış.Düşüncelerini,öfkesini şu anda yanında dinelen arkadaşa aktarmıştı.O da tedirgindi.”Ya İlyas’ a ispiyonluk yaptıysa” diye bir an düşünmeden edemedi.Ama İlyas’ın bakışlarıyla hiç karşılaşmamıştı.Bu da onu rahatlattırmıştı.İlyas,suçlu olan insanın üzerine direk gitmez.Zamanı gelince dolaylı olarak ne yapması gerektiğini bilirdi…
Verilen selama karşılık,içlerinden orta yaşlı olanı,
“-Aleyküm selam,İlyas gardaş.Yorulduk ama ne yapacan,işimiz bu değel mi?..”

İlyas,
“-Ya arkadaşlar,düşündüm de aklıma değişik ve ilginç şeyler geldi..”

“-Ne geldi gardaş,söyle bir hele..”
“-Hele bi şu sigaralarınızı bitirip de kulübeye çıkında hep birlikte analarımızın,bacılarımızan içinde de duygularımızı paylaşalım.Ha ne dersiniz?..”

İşçiler,İlyas’ın konuşmalarında insanın ruhunu okşayıcı bir davetiye olduğunu sezinlediler.
Sigarasının ateşi,yarıya kadar gelmiş olanlar bile sigaralarını söndürüp,geri kalan yarısını sonra içerim düşüncesiyle bu sıcak daveti kaçırmamak için İlyas’ın ardından kulübeye yöneldiler…

İşçilerin bazıları,yataklarında oturmuşlar,arkadaşlarıyla konuşuyorlar,bazıları da sırt üstü uzanmış,tahta tavana bakışlarını dikerek hayal aleminde yüzüyorlardı.


Odayı ikiye bölen kalın perdenin öbür tarafındaki kadın işçiler ise kendi dünyalarında sessizce kıvranıp duruyorlardı…

İlyas,hemen konuya girmek istedi.

“-Arkadaşlar,bu akşam sizlerle biraz sohbet etmek istiyorum.Günlerdir debelenip duruyoruz.Aklıma bazı şeyler geldi…”

Konuşmasına kadınlar da kulak misafiri olmaya başlamışlardı.Kader,bu etkili ses karşısında birden irkildi.Uzun zamandır,bu sesin sahibiyle muhatap olamamıştı.Zaten bu yüzden de kendi kendisini yemişti.İlyas,bir görünmüş pir görünmüştü.Zaman zaman “acaba beni unuttu mu” diye de düşünmeden edemedi.Umutla bekledi yolunu ama yine gelmemişti.Sadece yemek saatlerinde karşılaşıyorlar, o da göz ucuyla bakışmaktan öte gidemiyordu.Dudaklarının kendi dudaklarına yansıyan ateşli öpüşü hala beyninde tazeliğini koruyor,onu bir türlü unutamıyor,gece rüyalarını O’nunla süslüyordu…

İlyas’ın “-Arkadaşlar, bacılarımızın da yüzlerini görmek isterim.Yatarken tamam da konuşurken haremlik selamlığa gerek yok.Şöyle ben bir seslensem,ablalar yattıysanız bir zahmet kalkın da kısa bir sohbetimiz olacak…”

Kader,hemen yataktan doğruldu,yanındaki kadınları da eliyle dürtükleyerek:

“-Çabuk kalkık,çabuk kalkın.İlyas,bizimle de konuşmak istiyormuş.”

Kadınlar ne olacağını anlayamadan yataklarından doğrulup oturdular.
Ortadaki perde açılmış,şimdi bütün işçilerin gözleri,İlyas’ın üzerine yönelmişti.

İlyas,kendine özgü etkili davranışıyla kelimelerin de vurgusunu yaparak konuşuyordu:

“-Arkadaşlar, bizler Niksar’ın değişik varoşlarından toplanarak gelmiş işçileriz.Çoğumuz da birbirimizle burada kaynaştık.Yani hepimiz kardeş gibiyiz.Ayrımız gayrimiz yok.Olamaz da.
Bu zamana kadar çalıştık,didindik.Haliyle de yorulduk.Bundan sonra bu çalıştığımız kadar daha çalışırsak işi bitirmiş olacağız.Yalnız yorulduğumuzu kabulleniyor,hiç olmazsa bir gün dahi dinlenmek ve eğlenmek hakkımız olduğunu düşünüyorum…Ne dersiniz ?..”

İşçilerin bazıları, hala çözememişlerdi konuşmayı.Meraklı bakışlarla İlyas’ı süzmeye devam ediyorlardı.
Hatta işçilerin içerisinde biraz safça olanı, kendine özgü muzip konuşmasıyla ortaya atıldı.Biraz da laf olsun diye:

“-Yani İlyas ağbey,yarın şimdi tatil yapıp denize mi girecük.Yoksa denizde mi çimeceğiz ha..”
Saf adamın bu konuşması karşısında kulübenin içerisindeki bütün işçiler katıla katıla güldüler. O da konuşmasının yarattığı olumlu etki karşısında böbürlenerek, gülmelere ortak oldu.
İlyas,”deliye malum olurmuş” diye bir an içinden geçirdi. Tam da onları söyleyecekti

“-Benim söyleyeceğimi arkadaş söyledi” Bunun üzerine gülüşmeler tekrar hızlandı.

“- Şöyle düşünüyorum da bir gün de olsa dinlenmek ve kendimizi daha yakından tanımak açısından eğlenmek hakkımız.Yarın ben kahyadan ya da daha da olmadı Çaltı beyden izin alır,şöyle gönlümüzce yorgunluğumuzu üzerimizden atalım ha.Çoğumuz,denizin yüzünü bile görmedik bu zamana kadar.Denize de gireriz…Ne dersiniz..Ha..”

Kulübeden bir alkış tufanı kopmuştu ki; sevinç çığlıkları yayıldı etrafa.Bu işe en çok da Kader sevinmiş,yüzü daha farklı gülümser olmuştu sanki…


(devam edecek)

Ayhan Sarıkaya

Mesaj Sayısı : 207
Kayıt tarihi : 24/07/09

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz