Arama
Arama
En son konular
En son konular
KENDİNİ BİLMEK
1 sayfadaki 1 sayfası
KENDİNİ BİLMEK
KENDİNİ BİLMEK
Ne yapabileceğini, neleri yapamayacağını bilmek kendini bilmektir. Ne yapabileceğini bilebilmek için de kuvvetinizin ölçüsünü yani motor gücünüzü,azminizi,ek destek kapasitenizi, kabiliyetinizi, korkularınızı ve sabır yani fren sisteminizin durumunu bilmeniz gereklidir. Bedeninizden gönlünüze yapacağınız bu seyahatte karşınıza çıkacak olan sorunları çok büyüterek ya da çok küçülterek asla sorun çözemezsiniz. Her karşılaştığınız sorunda onu çözmeden başka yollara bilinçsizce savrulmakla da çözemezsiniz. Karanlık dehlizlerde kaybolup gidersiniz. YOKUŞU ÇIKTIĞINIZ VİTESLE İNİN kuralı burada da geçerlidir. Motor freninden faydalanmalısınız. Gönlünüze gerekli bakımları yaptırın. Ağlamaktan utanmayın sakın. Ağlamak gönlünüzün katılaşmasını kurumasını çoraklaşmasını önler.
Çok sevindiğinde de çok üzüldüğünde de ağlayabilenler dengeli insanlardır. Çok üzüldüğünüzde çaresizlikten ağlayın asla kırıp dökmeyin. Çaresizlikten her ağlayışınızda o teslimiyet rahmeti her damla gözyaşı size çare olarak geri dönecektir. Sıkıntı anlarında kırıp dökmeden susabilmek derdin dermanıdır. Taş atana ekmek atmak gibi her zorluğun içine bir damla ter ya da gözyaşı damlatırsanız o zorluğun nasıl kolaylığa çevriliverdiğini hayretle göreceksiniz.
Aklın hafızayla çok yakın ilişkisi vardır. Unutkanlık, bunaklık aklın işlevini yok eder. Dinlemek, anlamak çözümlemektir. Akıl sembol dilini hem oluşturur hem çözümler. Bir kişi de aklın varlığı onun sorun çözme yeteneğiyle doğru orantılıdır. Sorun oluşturanlar akılsızdır, sorunların oluşumunu engelleyenler ise yüksek akıllıdır. Sorunları aşabilenler de akıllı kişilerdir. Sorunları aşmak dağı aşmaya benzetilmiştir. FERHAT’IN DAĞ DELMESİ ŞİRİNE kavuşması yani VUSLATA ermesi sembolik anlatımdır. BENLİK DAĞINI AŞMAK kibri yenmek kolay iş değildir. Kırk yıllık bir yoldur. Yunus Emre’nin dergahta geçirdiği kırk yıl misali.
İLİM İLİM BİLMEKTİR – İLİM KENDİNİ BİLMEKTİR diyor Yunus Emre. İnsanlar kendilerinde gizli dünyanın en değerli hazinesinin varlığı hakkında hiç fikirleri yok. Ve çoğunluğu da bu akıl cevherini keşfedip işlemek yerine günlerini oyun eğlence ile geçiriyorlar. Kırk yıl ağustos böcekleri gibi saz çalıp oynadıktan sonra ölüm aniden geliveriyor. Lay lay lom bitiyor. Gerçeğin en sert duvarı ölüme toslanıyor. Musalla taşında boylu boyuna uzanmış beklerken yolcu, geride toplaşmış kara elbiseli 70 ekran kara gözlükler ardına saklanmış birkaç eş dost. Cenaze ardından dağıtılan birkaç parça eşya, sadaka, helva, lokma, hayırdan medet umulur cahilce. Halbuki kargalar bile güler bu duruma. YA HU YAŞARKEN 40 YILDA SENİN YAPMADIĞINI NASIL YAPSIN O LOKMA derler. Evet her dini ritüel aslında geride kalanların kendilerini iyi hissetme narkozudur. O ritüeller ile avunurlar sıra kendilerine gelinceye kadar. Hele ölen kişi medyatik ünlü biriyse tiyatro daha bir sanatsal oynanır kamera karşısında. Ölümü bilirler de hiç ölmeyeceklerini zannederler. 40 yıl boyunca ezberledikleri yüzlerce tiyatro film oyun senaryo repliklerine inat son yolcuya Cami avlusunda bir Fatiha indiremezler.
29 Ocak 2012 Pazar
UĞUR ÖZALTIN
Ne yapabileceğini, neleri yapamayacağını bilmek kendini bilmektir. Ne yapabileceğini bilebilmek için de kuvvetinizin ölçüsünü yani motor gücünüzü,azminizi,ek destek kapasitenizi, kabiliyetinizi, korkularınızı ve sabır yani fren sisteminizin durumunu bilmeniz gereklidir. Bedeninizden gönlünüze yapacağınız bu seyahatte karşınıza çıkacak olan sorunları çok büyüterek ya da çok küçülterek asla sorun çözemezsiniz. Her karşılaştığınız sorunda onu çözmeden başka yollara bilinçsizce savrulmakla da çözemezsiniz. Karanlık dehlizlerde kaybolup gidersiniz. YOKUŞU ÇIKTIĞINIZ VİTESLE İNİN kuralı burada da geçerlidir. Motor freninden faydalanmalısınız. Gönlünüze gerekli bakımları yaptırın. Ağlamaktan utanmayın sakın. Ağlamak gönlünüzün katılaşmasını kurumasını çoraklaşmasını önler.
Çok sevindiğinde de çok üzüldüğünde de ağlayabilenler dengeli insanlardır. Çok üzüldüğünüzde çaresizlikten ağlayın asla kırıp dökmeyin. Çaresizlikten her ağlayışınızda o teslimiyet rahmeti her damla gözyaşı size çare olarak geri dönecektir. Sıkıntı anlarında kırıp dökmeden susabilmek derdin dermanıdır. Taş atana ekmek atmak gibi her zorluğun içine bir damla ter ya da gözyaşı damlatırsanız o zorluğun nasıl kolaylığa çevriliverdiğini hayretle göreceksiniz.
Aklın hafızayla çok yakın ilişkisi vardır. Unutkanlık, bunaklık aklın işlevini yok eder. Dinlemek, anlamak çözümlemektir. Akıl sembol dilini hem oluşturur hem çözümler. Bir kişi de aklın varlığı onun sorun çözme yeteneğiyle doğru orantılıdır. Sorun oluşturanlar akılsızdır, sorunların oluşumunu engelleyenler ise yüksek akıllıdır. Sorunları aşabilenler de akıllı kişilerdir. Sorunları aşmak dağı aşmaya benzetilmiştir. FERHAT’IN DAĞ DELMESİ ŞİRİNE kavuşması yani VUSLATA ermesi sembolik anlatımdır. BENLİK DAĞINI AŞMAK kibri yenmek kolay iş değildir. Kırk yıllık bir yoldur. Yunus Emre’nin dergahta geçirdiği kırk yıl misali.
İLİM İLİM BİLMEKTİR – İLİM KENDİNİ BİLMEKTİR diyor Yunus Emre. İnsanlar kendilerinde gizli dünyanın en değerli hazinesinin varlığı hakkında hiç fikirleri yok. Ve çoğunluğu da bu akıl cevherini keşfedip işlemek yerine günlerini oyun eğlence ile geçiriyorlar. Kırk yıl ağustos böcekleri gibi saz çalıp oynadıktan sonra ölüm aniden geliveriyor. Lay lay lom bitiyor. Gerçeğin en sert duvarı ölüme toslanıyor. Musalla taşında boylu boyuna uzanmış beklerken yolcu, geride toplaşmış kara elbiseli 70 ekran kara gözlükler ardına saklanmış birkaç eş dost. Cenaze ardından dağıtılan birkaç parça eşya, sadaka, helva, lokma, hayırdan medet umulur cahilce. Halbuki kargalar bile güler bu duruma. YA HU YAŞARKEN 40 YILDA SENİN YAPMADIĞINI NASIL YAPSIN O LOKMA derler. Evet her dini ritüel aslında geride kalanların kendilerini iyi hissetme narkozudur. O ritüeller ile avunurlar sıra kendilerine gelinceye kadar. Hele ölen kişi medyatik ünlü biriyse tiyatro daha bir sanatsal oynanır kamera karşısında. Ölümü bilirler de hiç ölmeyeceklerini zannederler. 40 yıl boyunca ezberledikleri yüzlerce tiyatro film oyun senaryo repliklerine inat son yolcuya Cami avlusunda bir Fatiha indiremezler.
29 Ocak 2012 Pazar
UĞUR ÖZALTIN
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Paz Ağus. 19, 2012 2:17 pm tarafından Admin
» NEDEN ÇOK ÜZGÜNÜM
Perş. Haz. 07, 2012 4:17 pm tarafından Admin
» KATİLLİK NERDE BAŞLAR
Ptsi Haz. 04, 2012 4:24 pm tarafından Admin
» SOR SORUYU
Salı Mayıs 29, 2012 12:20 pm tarafından Admin
» ÜSTÜN DÖKMEN DÖKTÜRDÜ
Çarş. Mayıs 16, 2012 11:50 am tarafından Admin
» PARA ZAAFI
Ptsi Mayıs 14, 2012 5:50 pm tarafından Admin
» KUL HAKKI
Perş. Mayıs 10, 2012 2:49 pm tarafından Admin
» DECCAL CENNETİNİ İSTEMİYORUM
Cuma Mayıs 04, 2012 2:06 pm tarafından Admin
» OKUMAK ÇÖZMEKTİR
Perş. Mayıs 03, 2012 12:34 pm tarafından Admin