Arama
Arama
En son konular
En son konular
KORKUSUZ SELİM 41
1 sayfadaki 1 sayfası
KORKUSUZ SELİM 41
Korkusuz, sevgilisi Aylin ile birlikte kahvelerini içip, fallarına güle oynaya baktıktan sonra lokantadan ayrıldılar. Tilki Kerim’in adamlarının masasının yanından geçerken, gözleri Orhan’a ve yanındaki adamlarına takıldı. Orhan’ın bakışlarının üzerinde olduğunu hissetti. Kafasındaki peruk ve siyah gözlükler işe yaramıştı, bugün. Olası bir curcunadan kurtulmuş sayılırdı .Aksi takdirde işler Arap saçına dönerdi,şu anda.Keklik gibi avlanmak içten bile değildi.Gerçi kolay kolay pabucunu teslim etmezdi ama olanlar olurdu yine de.Demek ki temkinli davranmakta çok fayda vardı.Niye gereksiz yere riske girsindi.
Orhan, Korkusuz Selim ve sevgilisinin ardından baka kaldı. Bir tuhaflık vardı ama bir türlü çözememişti Bu tipte bir adam,bu mekana kolay kolay uğramazdı.Bu adam da neyin nesiydi böyle?İçindeki kuşkuları çözmeye çalışıyordu kendi kendine.Patronu Tilki Kerim’in uyarılarını anımsadı;
“ Bu ite dikkat edeceksiniz! Sevgilisi var mı yok mu, araştıracaksınız. Gittiği mekanları tek tek tespit edeceksiniz.Bu yılanın başını gördüğümüz yerde ezmezsek,öyle bir zaman gelir ki hepimizi sokar ve zehirini içimize akıtır.Hem de acımasızca…
Patronunun bu telkinleri yabana atılır cinsten değildi. Her zaman teyakkuzda olmak gerekiyordu. Aksi takdirde;Korkusuz Selim, bu koca şehirde yaşamayı dar edebilirdi kendilerine.
Bir sigara yakıp, düşünmeye başladı. Diğer taraftan da bakışları lokantadan ayrılan kuşkulandığı kişinin üzerindeydi.Korkusuz,yoldan geçen ticari taksiyi el işareti ile durdurup,oradan uzaklaştılar .Uzaklaşırken de o esnada gözlüklerini çıkarmış,lokantaya doğru gülücükler savuruyordu.Gözlüksüz hali kuşkularının biraz daha çoğalmasını sağlamıştı.Bir lahza uzakta kalmış da olsa bakışları farklı bir şekilde kahkaha savuran adamın yüzünde odaklandı.Şimşekler çaktı beyninde.İkilem içerisinde kaldı.Aradığı avı kaçırmış mıydı yoksa?Meraktan ağzındaki sigarayı yiyecekmiş gibiydi.Adeta kemiriyor,ileri geri geveliyordu.
Garson, verilen siparişleri el çabukluğu ile yerleştirmeye özen gösterdi. Müşterilerin sağ omzundan kıvrak bir şekilde tabaklar, adeta havada uçuyormuşçasına masanın üzerine konuyordu.
Orhan, biraz önceki kuşkusunu yenmek için,garsona bir şeyler sorma ihtiyacı durdu.
- Garson bey, yanıma gelir misin?
- Peki efendim!
Garson, tekerlikli arabayla getirdiği yemeklerin servis işlerini biter bitmez hemen Orhan’ın yanına yanaştı, omuz hizasına doğru eğildi:
- Buyurun efendim?
Babalara yakışır bir edayla:
- Evladım, biraz önce lokantadan bayanla birlikte ayrılan kişinin kim olduğunu bilebiliyor musun?
Sorgulamasında ciddiyet vardı. Tilki Kerimin yerine geçecek ilk kişi kendisiydi. Bunu adı gibi biliyordu. Kendisini her şeyden sorumlu tutması, bunu gösteriyordu. Bir gün karşısına alıp, “Bundan böyle bütün işleri sana bırakıyorum, ben kendi köşeme çekileceğim” diyeceğini ,Korkusuz Selim’in nerede olursa olsun,zaman ve mekan kavramı tanımadan infaz edilmesi eylemini kendisine havale etmesi ;güven duyulmanın bir işareti sayıldığını şimdiden hissediyordu.Ne pahasına olursa olsun verilen emri yerine getirmeli,infazı gerçekleştirmeliydi.Böylece yer altı dünyasına hakim olan tek isim kendisi olacaktı.
Garson, bu soru karşısında afalladı.Bir an tereddüt etti.Söyleyip söylememe konusunda ikilemde kaldı.Doğruyu söylese,ilerde başına çorap örülecek olması aşikardı. Bu adamların hiçbir zaman şakaları olmazdı.Muhbircilikten kafasına kurşun sıkılacağı kaçınılmazdı.Korkusuz Selim,acımadan yapardı,bunu. Diğer yer altı dünyasının adamlarının da Korkusuz’ dan aşağı kalır tarafları yoktu.Hiç birine güvenilmezdi. Hayatı, tehlikeye girecekti kesinlikle.
Garsonun tereddütte kalması, Orhan’ı daha da kuşkulandırdı. Biliyor olabileceğini sezinledi. Şiddete başvurmadan ruhunu okşamayı yeğledi.Garsonun cebine uzanan eli,ketum ağzını açmak için bir anahtar olmuştu adeta.Garson,yüklü bir paranın bırakıldığını anlamakta gecikmedi.
“Bir birlerini gebertsinler bana ne, ben dalgama bakarım” düşünceleriyle ağzı gevşedi, dudakları kımıldamaya başladı:
- Ağabey, ona Korkusuz derler. Yani Korkusuz Selim!Bu çevrede onu tanımayan yoktur.Yer altı dünyasının acımasız adamlarından biridir.Örgütü ile kan kusturuyormuş düşmanlarına. Yani demem ….. cümlesini tamamlayamadı.
Orhan yerinde fırlamasıyla haykırması bir oldu. Ağzından köpükler saçılıyordu etrafa.
- Neeeeee? Korkusuz Selim mi ?
Masadaki adamları, şaşkınlıkla Orhan’ı izlediler. Korkusuz Selim isminin bu denli etki yaratacağını hiç biri tahmin edemedi.
Dışarı çıkıp takip etmeye düşündü bir lahza, sonra da; “ şehrin trafiğinde çoktan izini kaybettirmiştir, bu it cani” diye içsel bir sızlanmayla geri sandalyesine oturdu.
Şimdi biraz daha kükreyip yanındaki adamlarına ne kadar yürekli olduğunu göstermeye çalışmalıydı.
- Ayağımıza gelen fırsatı tepmişiz. Tam da kucağımıza lokum gibi oturmuş da haberimiz olmadı. Nasıl da uyanamamışım. Adam bin bir surat olmuş.Tekmili kıyafet dolaşacağını nereden bilebilirdim.Başındaki de kesinlikle peruktur.Saçlar,omuzlarına kadar inmişti neredeyse.Gözlükleri de olunca,entel bir ressam imajı veriyordu ilk görünüşte. Allah Allah!...Bak, sen şu işe…Ne büyük bir fırsatı kaçır mışım ya! Eğer yanılmasaydım;dinime imanıma tek kurşunda çivilerdim sevgilisinin dizleri dibine.
Adamların biri:
- Üzülme Orhan baba! Nasıl olsa bir kez daha kucağımıza düşecektir.O zaman avlarız.Acelesi yok ya!
- Orası öyle ama. Neyse! Tilkinin dolaşıp döneceği yer, kürkçü dükkanıymış! Elbet bir gün karşısında bizi bulacaktır. Hadi şimdi eğlenmemize bakalım çocuklar. Rakı geldi mi masamıza. Ha,gelmiş. Afiyet olsun beyler!
İlk kadehler hep birlikte havaya kalktı. Bardaklar, birbirleriyle tokuştu.”Çın” diye tiz bir ses, lokantanın içerisine yayıldı.
DEVAM EDECEK!
Orhan, Korkusuz Selim ve sevgilisinin ardından baka kaldı. Bir tuhaflık vardı ama bir türlü çözememişti Bu tipte bir adam,bu mekana kolay kolay uğramazdı.Bu adam da neyin nesiydi böyle?İçindeki kuşkuları çözmeye çalışıyordu kendi kendine.Patronu Tilki Kerim’in uyarılarını anımsadı;
“ Bu ite dikkat edeceksiniz! Sevgilisi var mı yok mu, araştıracaksınız. Gittiği mekanları tek tek tespit edeceksiniz.Bu yılanın başını gördüğümüz yerde ezmezsek,öyle bir zaman gelir ki hepimizi sokar ve zehirini içimize akıtır.Hem de acımasızca…
Patronunun bu telkinleri yabana atılır cinsten değildi. Her zaman teyakkuzda olmak gerekiyordu. Aksi takdirde;Korkusuz Selim, bu koca şehirde yaşamayı dar edebilirdi kendilerine.
Bir sigara yakıp, düşünmeye başladı. Diğer taraftan da bakışları lokantadan ayrılan kuşkulandığı kişinin üzerindeydi.Korkusuz,yoldan geçen ticari taksiyi el işareti ile durdurup,oradan uzaklaştılar .Uzaklaşırken de o esnada gözlüklerini çıkarmış,lokantaya doğru gülücükler savuruyordu.Gözlüksüz hali kuşkularının biraz daha çoğalmasını sağlamıştı.Bir lahza uzakta kalmış da olsa bakışları farklı bir şekilde kahkaha savuran adamın yüzünde odaklandı.Şimşekler çaktı beyninde.İkilem içerisinde kaldı.Aradığı avı kaçırmış mıydı yoksa?Meraktan ağzındaki sigarayı yiyecekmiş gibiydi.Adeta kemiriyor,ileri geri geveliyordu.
Garson, verilen siparişleri el çabukluğu ile yerleştirmeye özen gösterdi. Müşterilerin sağ omzundan kıvrak bir şekilde tabaklar, adeta havada uçuyormuşçasına masanın üzerine konuyordu.
Orhan, biraz önceki kuşkusunu yenmek için,garsona bir şeyler sorma ihtiyacı durdu.
- Garson bey, yanıma gelir misin?
- Peki efendim!
Garson, tekerlikli arabayla getirdiği yemeklerin servis işlerini biter bitmez hemen Orhan’ın yanına yanaştı, omuz hizasına doğru eğildi:
- Buyurun efendim?
Babalara yakışır bir edayla:
- Evladım, biraz önce lokantadan bayanla birlikte ayrılan kişinin kim olduğunu bilebiliyor musun?
Sorgulamasında ciddiyet vardı. Tilki Kerimin yerine geçecek ilk kişi kendisiydi. Bunu adı gibi biliyordu. Kendisini her şeyden sorumlu tutması, bunu gösteriyordu. Bir gün karşısına alıp, “Bundan böyle bütün işleri sana bırakıyorum, ben kendi köşeme çekileceğim” diyeceğini ,Korkusuz Selim’in nerede olursa olsun,zaman ve mekan kavramı tanımadan infaz edilmesi eylemini kendisine havale etmesi ;güven duyulmanın bir işareti sayıldığını şimdiden hissediyordu.Ne pahasına olursa olsun verilen emri yerine getirmeli,infazı gerçekleştirmeliydi.Böylece yer altı dünyasına hakim olan tek isim kendisi olacaktı.
Garson, bu soru karşısında afalladı.Bir an tereddüt etti.Söyleyip söylememe konusunda ikilemde kaldı.Doğruyu söylese,ilerde başına çorap örülecek olması aşikardı. Bu adamların hiçbir zaman şakaları olmazdı.Muhbircilikten kafasına kurşun sıkılacağı kaçınılmazdı.Korkusuz Selim,acımadan yapardı,bunu. Diğer yer altı dünyasının adamlarının da Korkusuz’ dan aşağı kalır tarafları yoktu.Hiç birine güvenilmezdi. Hayatı, tehlikeye girecekti kesinlikle.
Garsonun tereddütte kalması, Orhan’ı daha da kuşkulandırdı. Biliyor olabileceğini sezinledi. Şiddete başvurmadan ruhunu okşamayı yeğledi.Garsonun cebine uzanan eli,ketum ağzını açmak için bir anahtar olmuştu adeta.Garson,yüklü bir paranın bırakıldığını anlamakta gecikmedi.
“Bir birlerini gebertsinler bana ne, ben dalgama bakarım” düşünceleriyle ağzı gevşedi, dudakları kımıldamaya başladı:
- Ağabey, ona Korkusuz derler. Yani Korkusuz Selim!Bu çevrede onu tanımayan yoktur.Yer altı dünyasının acımasız adamlarından biridir.Örgütü ile kan kusturuyormuş düşmanlarına. Yani demem ….. cümlesini tamamlayamadı.
Orhan yerinde fırlamasıyla haykırması bir oldu. Ağzından köpükler saçılıyordu etrafa.
- Neeeeee? Korkusuz Selim mi ?
Masadaki adamları, şaşkınlıkla Orhan’ı izlediler. Korkusuz Selim isminin bu denli etki yaratacağını hiç biri tahmin edemedi.
Dışarı çıkıp takip etmeye düşündü bir lahza, sonra da; “ şehrin trafiğinde çoktan izini kaybettirmiştir, bu it cani” diye içsel bir sızlanmayla geri sandalyesine oturdu.
Şimdi biraz daha kükreyip yanındaki adamlarına ne kadar yürekli olduğunu göstermeye çalışmalıydı.
- Ayağımıza gelen fırsatı tepmişiz. Tam da kucağımıza lokum gibi oturmuş da haberimiz olmadı. Nasıl da uyanamamışım. Adam bin bir surat olmuş.Tekmili kıyafet dolaşacağını nereden bilebilirdim.Başındaki de kesinlikle peruktur.Saçlar,omuzlarına kadar inmişti neredeyse.Gözlükleri de olunca,entel bir ressam imajı veriyordu ilk görünüşte. Allah Allah!...Bak, sen şu işe…Ne büyük bir fırsatı kaçır mışım ya! Eğer yanılmasaydım;dinime imanıma tek kurşunda çivilerdim sevgilisinin dizleri dibine.
Adamların biri:
- Üzülme Orhan baba! Nasıl olsa bir kez daha kucağımıza düşecektir.O zaman avlarız.Acelesi yok ya!
- Orası öyle ama. Neyse! Tilkinin dolaşıp döneceği yer, kürkçü dükkanıymış! Elbet bir gün karşısında bizi bulacaktır. Hadi şimdi eğlenmemize bakalım çocuklar. Rakı geldi mi masamıza. Ha,gelmiş. Afiyet olsun beyler!
İlk kadehler hep birlikte havaya kalktı. Bardaklar, birbirleriyle tokuştu.”Çın” diye tiz bir ses, lokantanın içerisine yayıldı.
DEVAM EDECEK!
Ayhan Sarıkaya- Mesaj Sayısı : 207
Kayıt tarihi : 24/07/09
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Paz Ağus. 19, 2012 2:17 pm tarafından Admin
» NEDEN ÇOK ÜZGÜNÜM
Perş. Haz. 07, 2012 4:17 pm tarafından Admin
» KATİLLİK NERDE BAŞLAR
Ptsi Haz. 04, 2012 4:24 pm tarafından Admin
» SOR SORUYU
Salı Mayıs 29, 2012 12:20 pm tarafından Admin
» ÜSTÜN DÖKMEN DÖKTÜRDÜ
Çarş. Mayıs 16, 2012 11:50 am tarafından Admin
» PARA ZAAFI
Ptsi Mayıs 14, 2012 5:50 pm tarafından Admin
» KUL HAKKI
Perş. Mayıs 10, 2012 2:49 pm tarafından Admin
» DECCAL CENNETİNİ İSTEMİYORUM
Cuma Mayıs 04, 2012 2:06 pm tarafından Admin
» OKUMAK ÇÖZMEKTİR
Perş. Mayıs 03, 2012 12:34 pm tarafından Admin