Arama
Arama
En son konular
En son konular
KORKUSUZ SELİM 15
1 sayfadaki 1 sayfası
KORKUSUZ SELİM 15
Yarım saat sonra sahildeki balıkçı restoranlarından birinde, deniz manzaralı bir masada karşılıklı oturuyorlardı. Korkusuz’un adamları ise kapıya yakın bir masada içeriye girenleri göz hapsine çoktan almışlardı bile.
Genç kız, hala sokak kavgasının şokunu atlatmış değildi. Şu anda masada karşısında oturan adamın nasıl biri olduğunu muhayyele etmeye, bir çıkış noktası bulamaya çalışıyordu. Biraz önce arabada gözleri birbiriyle kenetlenip yüreği adama karşı “cız!” etmiş olmasına rağmen, şimdi güçlü olmaya özen gösteriyordu. Gözleri, kapıya doğru kayınca; masada oturan adamlarının göz hapsinde olduğunu hissetti.
Korkusuz Selim, sipariş ettiği balıklar gelmeden; bir sigara yakıp konuşmaya başlamak istedi. Sigaranın dumanı, karşısındaki kızın yüzüne doğru gelince kesik kesik öksürmeye başladığını görünce; sigaradan henüz çekmemişti ki hemen kül tablasına bastırarak söndürdü.
- Özür dilerim, sizi rahatsız etmek istememiştim. Ben de, hiç içmesem iyi olacak ama alışmışız bir kere.
Kız, sessizliğini korumaya devam ediyordu. Sıkıldığı her halinden belliydi. Hiç tanımadığı bir adamla birlikte oturmayı yadsımıştı. Kafasındaki soru işaretleri netlik kazanmamıştı henüz.
Korkusuz, kızın gözlerine bir kez daha baktı, yüz profilini yukardan aşağıya doğru süzdü.
Kestane rengi saçları, omuzlarına kadar inmiş; arkadan at kuyruğu biçiminde bağlıydı. Yüzü, güneşin kavurucu sıcağından kavrulmuş olmasına rağmen; kaşlarının ince, kirpiklerinin yay gibi , gözlerinin simsiyah olması , kelebek dudaklarının güzelliği daha bir çekici kılıyordu genç kızı.Bakan göz,eğer dikkatli değilse kızın güzelliğini kaçırmış oluyordu,ne yazık ki…
Korkusuz Selim, karşısında oturan kızın güzelliğine hayran kalırken, onun farklı bir mahcubiyet havasında olduğunu çoktan sezinlemişti. Onun içsel dünyasını bir an rahatlatmak için, konuşmaya başladı:
- Hanımefendi ! Siz, sokak kavgasının içinde; başınıza neler geleceğinden habersizce şaşkın bir şekilde debelenirken; bizler de oradan tesadüfen geçmekteydik. Kavgaya karışanları gördüğümde gözlerime inanamadım. İnsani bir görevi yerine getirmenin mutluluğu ve huzuru içinde olaya müdahale ettik. Böylece sizi kurtarmış olduk…
Genç kız, iri gözlerini biraz daha açtı. Hayretle:
- Bunun için çok teşekkür ederim, beyefendi!Ama hala etrafımda dönen belanın ne derece tehlikeli olduğunu anlamış değilim.Sadece basit birer sokak serserilerinin yaratmış olduğu tehlike miydi?..
Korkusuz Selim, Arnavut İdris’in adamlarını gözlerinin önüne getirince; olayın vahametini, saklamanın hiçbir anlamı kalmadığını; “İşin gerçeğini saklamanın bir anlamı yok, açıklamalıyım” diye düşündü.
O sırada garson, yiyecekleri bir bir getirmiş, masayı güzelce donatmıştı. Masada yiyecek olarak eksik bir şey kalmamıştı. Aynı servis, Selim’in adamlarına da yapılmış, hizmette kusur kalmamıştı.
Kız da şaşırdı. İlk kez böyle bir menüyle karşı karşıya kalıyordu. Karşısındaki adamın konuşmasını tamamlamasını bekledi. Korkusuz, kaldığı yerden:
- Kavgayı gördüğümde önce adi bir sokak kavgası olarak telakki etmiş, pek umursamamıştım. Ama sonrasında dikkatlice baktığımda; sokak serserilerini ekarte edip, seni kurtarma bahanesiyle kendi tuzaklarına düşürecek olan adamları görünce; işin renginin farklı olduğunu hemen anladım.
- Nasıl yani? Biraz açabilir misiniz?
- Hanımefendi, bu alemde sizin anlayamayacağınız kirli işler dönmekte. Fuhuştan tut da her türlü pisliğe kadar. Sizi kurtarıyorum diye kaçıracak olanlar, fuhuş batağının içerisine sizi batırmış olacaklardı.
Kız, karşısındaki adamın konuşmalarının ne derece inandırıcı olduğunu bir an kestiremedi. Sustu. Bu sefer de kapının yanında ki masada oturan adamların farklı hareketlerine yorum yapamaz oldu. Bunlar da neyin nesiydi.
Yemeklerini yiyorlardı ama hala kafası karışıktı. Birden bire lüks bir balıkçı lokantasında; aşıklara taş çıkartacak şekilde karşılıklı oturup sohbet etmek ve yemek yemek!. Hem de sokak kavgasından sonra kendisini kurtardığını idea eden adamla. Yemek yerken bunları düşünüyor, bir taraftan da bir an evvel kaçıp kurtulmak istiyordu, bu mekandan ve bu adamlardan.
Korkusuz Selim, kızın iç dünyasını çoktan okumuştu bile. Onun ürkek hali, o kadar doğaldı ki; korunmaya muhtaç bir kuş gibi görünse de doğallığından taviz vermeyen görünümü ve dışarıya yansıyan hırçın yapısıyla yapaylıktan uzaklaşıyordu.”Ürkütmemek, incitmemek lazım! “ diye içsel duyguyla kendi dünyasında konuşmaya başladı.
Kız, yemeğini yedikten sonra:
- Her şey için teşekkürler beyefendi. Artık ben gitsem iyi olacak!.Siz, beni ana caddeye bırakın ben evime dönerim.
- Siz, nerede oturuyorsunuz?
- Varoşlarda!...
DEVAM EDECEK!..
Genç kız, hala sokak kavgasının şokunu atlatmış değildi. Şu anda masada karşısında oturan adamın nasıl biri olduğunu muhayyele etmeye, bir çıkış noktası bulamaya çalışıyordu. Biraz önce arabada gözleri birbiriyle kenetlenip yüreği adama karşı “cız!” etmiş olmasına rağmen, şimdi güçlü olmaya özen gösteriyordu. Gözleri, kapıya doğru kayınca; masada oturan adamlarının göz hapsinde olduğunu hissetti.
Korkusuz Selim, sipariş ettiği balıklar gelmeden; bir sigara yakıp konuşmaya başlamak istedi. Sigaranın dumanı, karşısındaki kızın yüzüne doğru gelince kesik kesik öksürmeye başladığını görünce; sigaradan henüz çekmemişti ki hemen kül tablasına bastırarak söndürdü.
- Özür dilerim, sizi rahatsız etmek istememiştim. Ben de, hiç içmesem iyi olacak ama alışmışız bir kere.
Kız, sessizliğini korumaya devam ediyordu. Sıkıldığı her halinden belliydi. Hiç tanımadığı bir adamla birlikte oturmayı yadsımıştı. Kafasındaki soru işaretleri netlik kazanmamıştı henüz.
Korkusuz, kızın gözlerine bir kez daha baktı, yüz profilini yukardan aşağıya doğru süzdü.
Kestane rengi saçları, omuzlarına kadar inmiş; arkadan at kuyruğu biçiminde bağlıydı. Yüzü, güneşin kavurucu sıcağından kavrulmuş olmasına rağmen; kaşlarının ince, kirpiklerinin yay gibi , gözlerinin simsiyah olması , kelebek dudaklarının güzelliği daha bir çekici kılıyordu genç kızı.Bakan göz,eğer dikkatli değilse kızın güzelliğini kaçırmış oluyordu,ne yazık ki…
Korkusuz Selim, karşısında oturan kızın güzelliğine hayran kalırken, onun farklı bir mahcubiyet havasında olduğunu çoktan sezinlemişti. Onun içsel dünyasını bir an rahatlatmak için, konuşmaya başladı:
- Hanımefendi ! Siz, sokak kavgasının içinde; başınıza neler geleceğinden habersizce şaşkın bir şekilde debelenirken; bizler de oradan tesadüfen geçmekteydik. Kavgaya karışanları gördüğümde gözlerime inanamadım. İnsani bir görevi yerine getirmenin mutluluğu ve huzuru içinde olaya müdahale ettik. Böylece sizi kurtarmış olduk…
Genç kız, iri gözlerini biraz daha açtı. Hayretle:
- Bunun için çok teşekkür ederim, beyefendi!Ama hala etrafımda dönen belanın ne derece tehlikeli olduğunu anlamış değilim.Sadece basit birer sokak serserilerinin yaratmış olduğu tehlike miydi?..
Korkusuz Selim, Arnavut İdris’in adamlarını gözlerinin önüne getirince; olayın vahametini, saklamanın hiçbir anlamı kalmadığını; “İşin gerçeğini saklamanın bir anlamı yok, açıklamalıyım” diye düşündü.
O sırada garson, yiyecekleri bir bir getirmiş, masayı güzelce donatmıştı. Masada yiyecek olarak eksik bir şey kalmamıştı. Aynı servis, Selim’in adamlarına da yapılmış, hizmette kusur kalmamıştı.
Kız da şaşırdı. İlk kez böyle bir menüyle karşı karşıya kalıyordu. Karşısındaki adamın konuşmasını tamamlamasını bekledi. Korkusuz, kaldığı yerden:
- Kavgayı gördüğümde önce adi bir sokak kavgası olarak telakki etmiş, pek umursamamıştım. Ama sonrasında dikkatlice baktığımda; sokak serserilerini ekarte edip, seni kurtarma bahanesiyle kendi tuzaklarına düşürecek olan adamları görünce; işin renginin farklı olduğunu hemen anladım.
- Nasıl yani? Biraz açabilir misiniz?
- Hanımefendi, bu alemde sizin anlayamayacağınız kirli işler dönmekte. Fuhuştan tut da her türlü pisliğe kadar. Sizi kurtarıyorum diye kaçıracak olanlar, fuhuş batağının içerisine sizi batırmış olacaklardı.
Kız, karşısındaki adamın konuşmalarının ne derece inandırıcı olduğunu bir an kestiremedi. Sustu. Bu sefer de kapının yanında ki masada oturan adamların farklı hareketlerine yorum yapamaz oldu. Bunlar da neyin nesiydi.
Yemeklerini yiyorlardı ama hala kafası karışıktı. Birden bire lüks bir balıkçı lokantasında; aşıklara taş çıkartacak şekilde karşılıklı oturup sohbet etmek ve yemek yemek!. Hem de sokak kavgasından sonra kendisini kurtardığını idea eden adamla. Yemek yerken bunları düşünüyor, bir taraftan da bir an evvel kaçıp kurtulmak istiyordu, bu mekandan ve bu adamlardan.
Korkusuz Selim, kızın iç dünyasını çoktan okumuştu bile. Onun ürkek hali, o kadar doğaldı ki; korunmaya muhtaç bir kuş gibi görünse de doğallığından taviz vermeyen görünümü ve dışarıya yansıyan hırçın yapısıyla yapaylıktan uzaklaşıyordu.”Ürkütmemek, incitmemek lazım! “ diye içsel duyguyla kendi dünyasında konuşmaya başladı.
Kız, yemeğini yedikten sonra:
- Her şey için teşekkürler beyefendi. Artık ben gitsem iyi olacak!.Siz, beni ana caddeye bırakın ben evime dönerim.
- Siz, nerede oturuyorsunuz?
- Varoşlarda!...
DEVAM EDECEK!..
Ayhan Sarıkaya- Mesaj Sayısı : 207
Kayıt tarihi : 24/07/09
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Paz Ağus. 19, 2012 2:17 pm tarafından Admin
» NEDEN ÇOK ÜZGÜNÜM
Perş. Haz. 07, 2012 4:17 pm tarafından Admin
» KATİLLİK NERDE BAŞLAR
Ptsi Haz. 04, 2012 4:24 pm tarafından Admin
» SOR SORUYU
Salı Mayıs 29, 2012 12:20 pm tarafından Admin
» ÜSTÜN DÖKMEN DÖKTÜRDÜ
Çarş. Mayıs 16, 2012 11:50 am tarafından Admin
» PARA ZAAFI
Ptsi Mayıs 14, 2012 5:50 pm tarafından Admin
» KUL HAKKI
Perş. Mayıs 10, 2012 2:49 pm tarafından Admin
» DECCAL CENNETİNİ İSTEMİYORUM
Cuma Mayıs 04, 2012 2:06 pm tarafından Admin
» OKUMAK ÇÖZMEKTİR
Perş. Mayıs 03, 2012 12:34 pm tarafından Admin