Arama
Arama
En son konular
En son konular
KORKUSUZ SELİM 14
1 sayfadaki 1 sayfası
KORKUSUZ SELİM 14
Arnavut İdris’in adamlarının bakışları, birkaç gündür caddenin en işlek yerinde; küçük bir tezgahının üzerinde korsan satış yapan genç bir kızın üzerinde odaklandı. Hemen takibe aldılar. Kızın fiziki özellikleri, tam aradıkları gibiydi. Genç, güzel ve alımlıydı. Dikkatli bakan gözler, onun farklılığını hemen görebilirdi.
Bugün de öyle yaptılar. Kızın satış yaptığı yerin karşısında arabalarını park edip, onu süzmeye başladılar. Fuhuş sektörüne kazandırabilecekleri en ideal sokak kızıydı. Sahipsiz ve güzel, aynı zamanda seksi. Birbirleriyle arabanın içerisinde konuşurlarken; “hırçın bir seksçiliği “ olduğunu, yılışarak, sırıtarak söylüyorlardı.
Kız, caddenin kalabalığı içerisinde önündeki tezgahından bijuteri malzemelerini satmaya çalışırken, gözleri de zaman zaman etrafı kolaçan ediyordu. Belli ki beklediği ya da kokladığı gizemli tehlikeler vardı, etrafında.
Yanına yaklaşan kadınla tatlı bir pazarlığa tutuşmuşlar, kadın; asorti kliğe özenen havalı bir yapısıyla, tezgahtan eline aldığı kolyeyi inceledi, boynuna takıp, yakışıp yakışmadığını sordu. Sonra da:
- Bu kolyenin fiyatı nedir?,
- Beş lira.
Kadın, çantasından parasını çıkarıp uzattıktan sonra “ hayırlı işler” dedi ve oradan uzaklaştı. Kız, aldığı parayı cebine sıkıştırırken sevinci bir kat daha artmıştı. Önündeki malzemelere baktı. Tezgahın üzerindeki boş yerler, bugün işlerin iyi gittiğini gösteriyordu. “Bu gece geç saatlere kadar yine çalışmam lazım “ diye düşündü. Tezgahın üzerindeki boşlukları kapatmak için; göz nuru, el emeği ile yaptığı; yüksük, kolye, halhal ve bileziklikleri sağa sola düzgün bir şekilde yaydı.
Caddenin kalabalığına yine tarayıcı gözlerle baktı. Bir huzursuzluk vardı içinde. Bu beladan, huzursuzluktan kendisini soyutlamaya çalışsa da; olmadı. Aynı zamanda korku dolu hisler, yavaş yavaş sağlıklı düşüncelerine gem vuruyorlardı sanki.
Beklediği tehlike için;“Bu serserilerin nerden ve ne zaman gelecekleri belli olmaz !” diye aklından geçirdi, İki gün öncesinde tezgahını kaptırmıştı, zabıtalara. Ansızın gelmişler; neye uğradığına şaşırmıştı. Zabıtalar,hiçbir şey söylemeden tezgahını toparlayıp gözden kaybolmuşlardı. Şaşkın şaşkın etrafa bakarken;diğer korsan satıcılar ise sağa sola çil yavrusu gibi dağılıp gözden kaybolmuşlardı.. Demek ki bu işin de raconu bu olmalıydı,kaçmak” diye içsel bir duyguyla yıkılıp kalmıştı o esnada.
Şimdi durduğu yerde, caddenin kalabalığı içerisinde; zabıtaları takibe almışken, hiç hesapta olmayan iki gencin sözleri ile irkildi.
- Bak, güzel kız! Buraya tezgah açarken kimden izin aldın?
- Siz de kimsiniz, kardeşim? Kimliğinizi gösterin bakalım.
- Vay vay,bak sen şuna!Daha dün sokaklara çıkmakla bize racon keser oldun,ha!..Bizim kim olduğumuz önemli değil,sürtük! Önemli olan senin bizim haraç mıntıkamızda izinsiz satış yapmandır.
Kız, şaşkınlığı üzerinden atmış, ani bir refleksle; savunmayı bırakıp saldırı pozisyonuna geçmişti.
- Ne demek istiyorsunuz kardeşim, açık konuşun da ben de derdinizi anlayayım.
-Uzun lafın kısası,bugünden itibaren ayakbastı parası vereceksin bize.Yoksa bu caddede barınamazsın.Hadi bakalım,ilk haracımızı alalım.Zaten kaç gündür açıyordun,bir şey dedik mi?...Çabuk ol,sürtük!
Kız, sert tavır karşısında garbını almakta gecikmedi. Hışımla elindeki çantayı, sokak mafyasının üzerine doğru savururken:
- Sizin gibi sokak köpeklerine haraç verecek göz yok bende!
Birden; caddedeki kalabalığın arasında şiddetli bir arbede yaşanmaya başlandı. Kalabalık, çil yavrusu gibi dağılmış; gelip geçen insanlar, sokak belasından kendilerini soyutlamaya çalışıyordu. İki gençten iri olanı, yaptığı hamle ile kızın elindeki çantayı alıp, uzaklara fırlatıverdi. Sonra da saçından tutup, yere yatırdı. Kız, çığlık çığlığa:
- Yardım eden yok mu? Diye bağırmış olsa da görenler görmemezlikten geliyor, koşar adım kaçıyorlar, biraz ilerde durup, arbedeyi izlemekle yetiniyorlardı.
Arnavut İdris’in adamları için tam da aradıkları fırsat doğdu. Sokak serserilerinden kızı kurtarıp ağlarına düşürmek için bulunmaz bir nimetti. Hemen arabanın içerisinden fırlayıp sokak serserilerinin üzerlerine atıldılar.
Korkusuz Selim, önemli bir hesaplaşma için arbedenin yaşandığı caddeden geçmek üzereydi ki; gözleri, genç kızın çırpınışlarına kaydı. Daha dikkatli baktığında gözlerine inanamadı!
“ Aman Allah’ım!.Arnavut İdris’in köpeklerinin bu genç kızla ne işleri olabilir? “
Hemen, adamlarına dönerek:
- Çabuk bu köpeklerin elinden genç kızı kurtarın.Fuhuş çetesinin batağına düşmesin zavallı!..
Korkusuz Selim’in adamları, namludan çıkan kurşun gibi fırladılar, arbedenin üzerine doğru. Kısa bir boğuşmanın ardından; Arnavut İdris’in adamları neye uğradıklarını şaşırdılar. Silahlarını bile çekmeye fırsatları kalmamış, şaşkınlık içerisindeydiler. Ağızları, burunları kan çanağına dönmüştü. Bir kaçı, baldırlarına inen bıçak darbeleri içerisinde yığılıp kalmışlardı,caddenin üzerine.
Korkusuz Selim, adamlarına doğru:
-Kızı da alın gelin! dercesine el işareti yaptı.
Kızın bijuteri tezgahı, caddenin üzerinde darmadağınık olmuş, her tarafa arap saçı gibi dağılmıştı. Genç kız, şaşkınlık içerisinde tezgahını toplamayı düşünürken; kendisini Korkusuz Selim’in arabasının içersinde buldu.
“-Güme gündüz bir insanı kaçırıyorsunuz? Sizler, kimlersiniz,Allah aşkına!Neler oldu,bir türlü anlamış değilim!..
Korkusuz Selim, arka koltuktan sevecen bir ses tonuyla:
- Korkma! Sana bizden yana zarar gelmez. Biz seni, o köpeklerin elinden kurtardık.
- Kim, kimi kurtardı;kim ne yaptı anlamış değilim doğrusu!..
Genç kız, gözlerini geriye çevirdiğinde; Korkusuz Selim’in koruyucu, sevecen bakışları ile karşılaştı. İşte o anda ikisinin de yüreği “ çızzz” etti.
DEVAM EDECEK!.
Bugün de öyle yaptılar. Kızın satış yaptığı yerin karşısında arabalarını park edip, onu süzmeye başladılar. Fuhuş sektörüne kazandırabilecekleri en ideal sokak kızıydı. Sahipsiz ve güzel, aynı zamanda seksi. Birbirleriyle arabanın içerisinde konuşurlarken; “hırçın bir seksçiliği “ olduğunu, yılışarak, sırıtarak söylüyorlardı.
Kız, caddenin kalabalığı içerisinde önündeki tezgahından bijuteri malzemelerini satmaya çalışırken, gözleri de zaman zaman etrafı kolaçan ediyordu. Belli ki beklediği ya da kokladığı gizemli tehlikeler vardı, etrafında.
Yanına yaklaşan kadınla tatlı bir pazarlığa tutuşmuşlar, kadın; asorti kliğe özenen havalı bir yapısıyla, tezgahtan eline aldığı kolyeyi inceledi, boynuna takıp, yakışıp yakışmadığını sordu. Sonra da:
- Bu kolyenin fiyatı nedir?,
- Beş lira.
Kadın, çantasından parasını çıkarıp uzattıktan sonra “ hayırlı işler” dedi ve oradan uzaklaştı. Kız, aldığı parayı cebine sıkıştırırken sevinci bir kat daha artmıştı. Önündeki malzemelere baktı. Tezgahın üzerindeki boş yerler, bugün işlerin iyi gittiğini gösteriyordu. “Bu gece geç saatlere kadar yine çalışmam lazım “ diye düşündü. Tezgahın üzerindeki boşlukları kapatmak için; göz nuru, el emeği ile yaptığı; yüksük, kolye, halhal ve bileziklikleri sağa sola düzgün bir şekilde yaydı.
Caddenin kalabalığına yine tarayıcı gözlerle baktı. Bir huzursuzluk vardı içinde. Bu beladan, huzursuzluktan kendisini soyutlamaya çalışsa da; olmadı. Aynı zamanda korku dolu hisler, yavaş yavaş sağlıklı düşüncelerine gem vuruyorlardı sanki.
Beklediği tehlike için;“Bu serserilerin nerden ve ne zaman gelecekleri belli olmaz !” diye aklından geçirdi, İki gün öncesinde tezgahını kaptırmıştı, zabıtalara. Ansızın gelmişler; neye uğradığına şaşırmıştı. Zabıtalar,hiçbir şey söylemeden tezgahını toparlayıp gözden kaybolmuşlardı. Şaşkın şaşkın etrafa bakarken;diğer korsan satıcılar ise sağa sola çil yavrusu gibi dağılıp gözden kaybolmuşlardı.. Demek ki bu işin de raconu bu olmalıydı,kaçmak” diye içsel bir duyguyla yıkılıp kalmıştı o esnada.
Şimdi durduğu yerde, caddenin kalabalığı içerisinde; zabıtaları takibe almışken, hiç hesapta olmayan iki gencin sözleri ile irkildi.
- Bak, güzel kız! Buraya tezgah açarken kimden izin aldın?
- Siz de kimsiniz, kardeşim? Kimliğinizi gösterin bakalım.
- Vay vay,bak sen şuna!Daha dün sokaklara çıkmakla bize racon keser oldun,ha!..Bizim kim olduğumuz önemli değil,sürtük! Önemli olan senin bizim haraç mıntıkamızda izinsiz satış yapmandır.
Kız, şaşkınlığı üzerinden atmış, ani bir refleksle; savunmayı bırakıp saldırı pozisyonuna geçmişti.
- Ne demek istiyorsunuz kardeşim, açık konuşun da ben de derdinizi anlayayım.
-Uzun lafın kısası,bugünden itibaren ayakbastı parası vereceksin bize.Yoksa bu caddede barınamazsın.Hadi bakalım,ilk haracımızı alalım.Zaten kaç gündür açıyordun,bir şey dedik mi?...Çabuk ol,sürtük!
Kız, sert tavır karşısında garbını almakta gecikmedi. Hışımla elindeki çantayı, sokak mafyasının üzerine doğru savururken:
- Sizin gibi sokak köpeklerine haraç verecek göz yok bende!
Birden; caddedeki kalabalığın arasında şiddetli bir arbede yaşanmaya başlandı. Kalabalık, çil yavrusu gibi dağılmış; gelip geçen insanlar, sokak belasından kendilerini soyutlamaya çalışıyordu. İki gençten iri olanı, yaptığı hamle ile kızın elindeki çantayı alıp, uzaklara fırlatıverdi. Sonra da saçından tutup, yere yatırdı. Kız, çığlık çığlığa:
- Yardım eden yok mu? Diye bağırmış olsa da görenler görmemezlikten geliyor, koşar adım kaçıyorlar, biraz ilerde durup, arbedeyi izlemekle yetiniyorlardı.
Arnavut İdris’in adamları için tam da aradıkları fırsat doğdu. Sokak serserilerinden kızı kurtarıp ağlarına düşürmek için bulunmaz bir nimetti. Hemen arabanın içerisinden fırlayıp sokak serserilerinin üzerlerine atıldılar.
Korkusuz Selim, önemli bir hesaplaşma için arbedenin yaşandığı caddeden geçmek üzereydi ki; gözleri, genç kızın çırpınışlarına kaydı. Daha dikkatli baktığında gözlerine inanamadı!
“ Aman Allah’ım!.Arnavut İdris’in köpeklerinin bu genç kızla ne işleri olabilir? “
Hemen, adamlarına dönerek:
- Çabuk bu köpeklerin elinden genç kızı kurtarın.Fuhuş çetesinin batağına düşmesin zavallı!..
Korkusuz Selim’in adamları, namludan çıkan kurşun gibi fırladılar, arbedenin üzerine doğru. Kısa bir boğuşmanın ardından; Arnavut İdris’in adamları neye uğradıklarını şaşırdılar. Silahlarını bile çekmeye fırsatları kalmamış, şaşkınlık içerisindeydiler. Ağızları, burunları kan çanağına dönmüştü. Bir kaçı, baldırlarına inen bıçak darbeleri içerisinde yığılıp kalmışlardı,caddenin üzerine.
Korkusuz Selim, adamlarına doğru:
-Kızı da alın gelin! dercesine el işareti yaptı.
Kızın bijuteri tezgahı, caddenin üzerinde darmadağınık olmuş, her tarafa arap saçı gibi dağılmıştı. Genç kız, şaşkınlık içerisinde tezgahını toplamayı düşünürken; kendisini Korkusuz Selim’in arabasının içersinde buldu.
“-Güme gündüz bir insanı kaçırıyorsunuz? Sizler, kimlersiniz,Allah aşkına!Neler oldu,bir türlü anlamış değilim!..
Korkusuz Selim, arka koltuktan sevecen bir ses tonuyla:
- Korkma! Sana bizden yana zarar gelmez. Biz seni, o köpeklerin elinden kurtardık.
- Kim, kimi kurtardı;kim ne yaptı anlamış değilim doğrusu!..
Genç kız, gözlerini geriye çevirdiğinde; Korkusuz Selim’in koruyucu, sevecen bakışları ile karşılaştı. İşte o anda ikisinin de yüreği “ çızzz” etti.
DEVAM EDECEK!.
Ayhan Sarıkaya- Mesaj Sayısı : 207
Kayıt tarihi : 24/07/09
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Paz Ağus. 19, 2012 2:17 pm tarafından Admin
» NEDEN ÇOK ÜZGÜNÜM
Perş. Haz. 07, 2012 4:17 pm tarafından Admin
» KATİLLİK NERDE BAŞLAR
Ptsi Haz. 04, 2012 4:24 pm tarafından Admin
» SOR SORUYU
Salı Mayıs 29, 2012 12:20 pm tarafından Admin
» ÜSTÜN DÖKMEN DÖKTÜRDÜ
Çarş. Mayıs 16, 2012 11:50 am tarafından Admin
» PARA ZAAFI
Ptsi Mayıs 14, 2012 5:50 pm tarafından Admin
» KUL HAKKI
Perş. Mayıs 10, 2012 2:49 pm tarafından Admin
» DECCAL CENNETİNİ İSTEMİYORUM
Cuma Mayıs 04, 2012 2:06 pm tarafından Admin
» OKUMAK ÇÖZMEKTİR
Perş. Mayıs 03, 2012 12:34 pm tarafından Admin