Arama
Arama
En son konular
En son konular
UCUZ KADIN
1 sayfadaki 1 sayfası
UCUZ KADIN
Hiçbir zaman akademik bir kariyere sahip olamadı.Zaten öyle bir derdi de yoktu,öyle bir kariyer oluşturacak yapısı da.Her elini attığı eylemi yarım kalmıştı bu zamana dek.Belki de maymun iştahlı özelliği ağır basmaktaydı.
Parasız, pulsuz,yarı aç,yarı tok yaşamını kıt kanat sürdürmeye çalışıyordu.
Özgürlük, onun en büyük erdemiydi. Kalıpların içerisine girmez,statükocu felsefeye boyun eğmezdi.
Ressamlık, onun en büyük hobisiydi.Vaz geçilmezlerinden biriydi.
Yaşamın çekilmezliğini, tuvalin karşısında gideriyor, bu sanatı; sıkıntılarından kendini soyutladığı ve sığındığı bir liman olarak görüyordu.
Doğru düzgün bir atölyesi bile yoktu. Yine de gocunmazdı.Annesi ile paylaştığı eski,tarihi bir evin odalarından birini atölye olarak kullanıyordu.
Evde kapalı kalmaktan nefret ederdi. Aşağı yukarı haftanın en az birkaç gününde tuvalını,boyalarını,fırçalarını çantasına yerleştirir,doğaya atardı kendisini.Doğa hayranı, yeşilin hastasıydı.
Doğanın gizemli atmosferinde yakaladığı güzelliği, fırçasını tuvale her vuruşunda resmetmeye bayılırdı.
Ressamlık, onun en büyük aşkıydı.”Aşk eşittir ressamlık” diyordu soran olduğu zaman.Aşkının karşılığını bu uğraşısının estetik yönünde buluyordu.Parmakları ile yarattığı eserlerinde içindeki özlemini duyduğu aşkının saflığını yarattığına inandığı için “ihanete uğramıyorum en azından “ diye gizemli bir sevinçle teselli oluyordu.
Halbuki yaşadığı aşklarda hep hüsrana uğrayan taraf kendisi olmuştu. İhanet,yakasını bırakmamıştı ne yazık ki.Bazen karşılıksız bile sevmiş,aşık olmuştu ama nihayetinde ihanetten nasibini almakta gecikmemişti.
Yaşadığı aşklarından kazandığı ; ACI dan başka bir şey olmadı. Her aşk, beraberinde acıyı kattı benliğine.Yüreğinde biriken acılar onu anlamlı bir olgunluğa sürükledi!
Şimdi tuvale her fırça darbesi indirişinde;bu olgunluğunun semerelerini görmekteydi.Sanatındaki estetik yön,bütün çıplaklığı ile ortaya çıkmaktaydı.
Bazen çalışmalarını kadın anatomisi üzerinde yoğunlaştırıyordu. Sayısız çıplak kadın resimleri yapmıştı.Kadının dişiliğini,yaratıcılığını, seksiliğini pastöl yağlı boya ile yapmasına bayılırdı.Adeta parmakları ile ezer,ufalardı boyayı.
Hayalinde canlandırdığı kadına;hilal kaşları,ok gibi ileriye fırlayan kirpikleri,manalı bakan değişik renkli gözleri;(göz renginin tek bir renkte odaklanması taraftarı değildi.Yeter ki gözler,görebilsin ve manalı bakabil sindi.Yoksa;ela,siyah,yeşil fark etmezdi.)ince beli,balık eti bacakları kazandırmaya çalışırdı.
Resim yaparken, çıldırma noktasına geldiği anlar da olmuyor değildi. Kendi kendisine psikolojik telapati uygulamaya çalışıyordu.
Pastel boyalarını yemeğine katıp yiyen, kulağını kesen ve deliren ressamlardan olmak istemezdi. Asla!
Sanatının karşılıksız kalacağını bildiği için hiçbir maddi beklenti içerisine girmedi. Şöhret ve ün peşinde zaten koşmadı bu zamana dek. Onları ,bir saplantı haline getirmedi hiçbir zaman.
Kendi kendisiyle telepati yaptığı zamanlarda;”İyi ki ressam olmuşum. Ya olamasaydım da Hitler gibi bu toplumun başına bela olsaydım, nice olurdu bu masum insanların halleri ? “ diye içsel duygulara kapılıyordu.
Şimdi o bir ressam! Tescilli olmayan amatör ruhlu bir ressam.Kendi ruhsal fırtınalarına,kasırgalarına fırçasıyla istediği yönü vermeye çalışan sıradan bir kadın ressam!
Sokaklar,onunla bir başka güzelleşiyor;doğa onunla bir başka canlanıyordu!..
Parasız, pulsuz,yarı aç,yarı tok yaşamını kıt kanat sürdürmeye çalışıyordu.
Özgürlük, onun en büyük erdemiydi. Kalıpların içerisine girmez,statükocu felsefeye boyun eğmezdi.
Ressamlık, onun en büyük hobisiydi.Vaz geçilmezlerinden biriydi.
Yaşamın çekilmezliğini, tuvalin karşısında gideriyor, bu sanatı; sıkıntılarından kendini soyutladığı ve sığındığı bir liman olarak görüyordu.
Doğru düzgün bir atölyesi bile yoktu. Yine de gocunmazdı.Annesi ile paylaştığı eski,tarihi bir evin odalarından birini atölye olarak kullanıyordu.
Evde kapalı kalmaktan nefret ederdi. Aşağı yukarı haftanın en az birkaç gününde tuvalını,boyalarını,fırçalarını çantasına yerleştirir,doğaya atardı kendisini.Doğa hayranı, yeşilin hastasıydı.
Doğanın gizemli atmosferinde yakaladığı güzelliği, fırçasını tuvale her vuruşunda resmetmeye bayılırdı.
Ressamlık, onun en büyük aşkıydı.”Aşk eşittir ressamlık” diyordu soran olduğu zaman.Aşkının karşılığını bu uğraşısının estetik yönünde buluyordu.Parmakları ile yarattığı eserlerinde içindeki özlemini duyduğu aşkının saflığını yarattığına inandığı için “ihanete uğramıyorum en azından “ diye gizemli bir sevinçle teselli oluyordu.
Halbuki yaşadığı aşklarda hep hüsrana uğrayan taraf kendisi olmuştu. İhanet,yakasını bırakmamıştı ne yazık ki.Bazen karşılıksız bile sevmiş,aşık olmuştu ama nihayetinde ihanetten nasibini almakta gecikmemişti.
Yaşadığı aşklarından kazandığı ; ACI dan başka bir şey olmadı. Her aşk, beraberinde acıyı kattı benliğine.Yüreğinde biriken acılar onu anlamlı bir olgunluğa sürükledi!
Şimdi tuvale her fırça darbesi indirişinde;bu olgunluğunun semerelerini görmekteydi.Sanatındaki estetik yön,bütün çıplaklığı ile ortaya çıkmaktaydı.
Bazen çalışmalarını kadın anatomisi üzerinde yoğunlaştırıyordu. Sayısız çıplak kadın resimleri yapmıştı.Kadının dişiliğini,yaratıcılığını, seksiliğini pastöl yağlı boya ile yapmasına bayılırdı.Adeta parmakları ile ezer,ufalardı boyayı.
Hayalinde canlandırdığı kadına;hilal kaşları,ok gibi ileriye fırlayan kirpikleri,manalı bakan değişik renkli gözleri;(göz renginin tek bir renkte odaklanması taraftarı değildi.Yeter ki gözler,görebilsin ve manalı bakabil sindi.Yoksa;ela,siyah,yeşil fark etmezdi.)ince beli,balık eti bacakları kazandırmaya çalışırdı.
Resim yaparken, çıldırma noktasına geldiği anlar da olmuyor değildi. Kendi kendisine psikolojik telapati uygulamaya çalışıyordu.
Pastel boyalarını yemeğine katıp yiyen, kulağını kesen ve deliren ressamlardan olmak istemezdi. Asla!
Sanatının karşılıksız kalacağını bildiği için hiçbir maddi beklenti içerisine girmedi. Şöhret ve ün peşinde zaten koşmadı bu zamana dek. Onları ,bir saplantı haline getirmedi hiçbir zaman.
Kendi kendisiyle telepati yaptığı zamanlarda;”İyi ki ressam olmuşum. Ya olamasaydım da Hitler gibi bu toplumun başına bela olsaydım, nice olurdu bu masum insanların halleri ? “ diye içsel duygulara kapılıyordu.
Şimdi o bir ressam! Tescilli olmayan amatör ruhlu bir ressam.Kendi ruhsal fırtınalarına,kasırgalarına fırçasıyla istediği yönü vermeye çalışan sıradan bir kadın ressam!
Sokaklar,onunla bir başka güzelleşiyor;doğa onunla bir başka canlanıyordu!..
Ayhan Sarıkaya- Mesaj Sayısı : 207
Kayıt tarihi : 24/07/09
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Paz Ağus. 19, 2012 2:17 pm tarafından Admin
» NEDEN ÇOK ÜZGÜNÜM
Perş. Haz. 07, 2012 4:17 pm tarafından Admin
» KATİLLİK NERDE BAŞLAR
Ptsi Haz. 04, 2012 4:24 pm tarafından Admin
» SOR SORUYU
Salı Mayıs 29, 2012 12:20 pm tarafından Admin
» ÜSTÜN DÖKMEN DÖKTÜRDÜ
Çarş. Mayıs 16, 2012 11:50 am tarafından Admin
» PARA ZAAFI
Ptsi Mayıs 14, 2012 5:50 pm tarafından Admin
» KUL HAKKI
Perş. Mayıs 10, 2012 2:49 pm tarafından Admin
» DECCAL CENNETİNİ İSTEMİYORUM
Cuma Mayıs 04, 2012 2:06 pm tarafından Admin
» OKUMAK ÇÖZMEKTİR
Perş. Mayıs 03, 2012 12:34 pm tarafından Admin