Arama
Arama
En son konular
En son konular
KUL HAKKI
1 sayfadaki 1 sayfası
KUL HAKKI
KUL HAKKI
Kişiye doğasıyla birlikte verilmiş olan haklardır. Dünyaya doğan her bebeğin yaşam hakkı ile başlayan ve büyüdükçe geliştikçe sırasıyla fark edip kullandığı insani değerler toplamı haklardır. İnsana bu haklarının kullanımında iki yön tahsis edilmiştir. Meleki yönden kullanabilir ya da bu yönün zıddı şeytani yöne de sapabilir ve haksızlık yapabilir ama sonuçta vebalini yaşar. Bu duruma en kısa tabirle insanın dünyada imtihanı denmiştir.
İnsan hakları içinde başkasına haksızlık yapma hakkı yoktur. Başkasının hakkını çalmak kul hakkı yüklenmek, borçlanmak, vebal almak demektir. Herkesin tek kaşıkla yemek yediği bir sofrada çift elle çift kaşıkla yemek yemeye uğraşan bir aç gözlünün aslında sofrada iki kişilik yemek yiyip bir kişinin sofrada aç kalmasına sebep olduğu durumu buna güzel bir örnektir. Çift kaşıkla yiyenler çoğunlukla kendilerini uyanık zannedip aç bıraktıklarını salak yaptıklarından yaptıkları hırsızlığı makul görürler hatta kendi benzerlerine tavsiye bile edebilirler. Fakat kazın ayağı hiç de göründüğü gibi değildir. Haksızlık edenler mutlaka bedelini öderler.
Kul hakkı kavramını çok iyi anlamamız ve yaşantımızda uygulamamız şarttır. Bazı mürai dincilerin yaptıkları gibi gereksiz ayrıntılarda boğulup kalmaktan kaçınmamız gerektiği kadar bazı sözde özgürlükçü kesimin gözlerini yumup görmezden geldiği gerçeklerden de kör kalmayalım. Hak gaspetmenin büyüğü küçüğü yoktur. 10 lira çalanda hırsızdır bin lira çalanda. Çocuğu kandırsan da suçtur büyüğü kandırsan da suç. İlahi adaletin mizanında asla münafıklık iki yüzlülük torpil riya yoktur. Ağa paşa çocuğu ile çoban çocuğu ayrı terazide tartılmaz. Şan şöhret para pul mal mülk daha sorumluluk yük getirir torpil getirmez. Elinde tabanca olanın yaptığı yanlış ile elinde sopa olanın yaptığı yanlış aynı olmaz. Sopanın izi geçer ama ölen geri gelmez. Elinde yetki bulunanların bu sorumluluğun ne büyük olduğunun farkında olması gerekir. Bazı haksızlıklar vardır ki asla geri dönüşü yoktur.
Dinimizde bu geri dönüşü olmayan haksızlıklara BÜYÜK GÜNAHLAR denilmiştir. Bir insanın hayatını mahvetmek, hayat çizgisini değiştirmek, evini ocağını dağıtmak, ocağına incir ağacı dikmek, namuslu kadına iftira atıp yuvasını dağıtmak, bir kişiyi bataklığa sürüklemek, içkiye uyuşturucuya sigaraya alıştırmak, büyü yaparak kişinin yaşamını mahvetmek, büyü yoluyla kız kaçırtmak, elinden malını almak ya da mal satmak. Kişinin eşini ayartmak, işiyle aşıyla oynamak, hayatını mahvetmek gibi bir çok kötülükte geri dönüş yoktur. Bilhassa yönetici konumundakiler bu veballerin farkında mıdır çok merak ediyorum. Çünkü zalim yöneticilerin yaptığı haksızlıklar aynen firavun örneğinde olduğu gibi nesilden nesile akabilir. Vebal tek nesilde kalmaz torunlara kadar yansır.DEDESİ ERİK YEMİŞ TORUNUNUN DİŞİ KAMAŞMIŞ derler. Genetik miras bir gerçektir veballer de genetik yolla geçer.
Bence insanın eğitilmesi tam bu noktada başlamalı. Hayatın çocuk oyuncağı olmadığının farkına varılması kişinin büyümeye başladığının belirtisidir. Kişinin kendisiyle barışması buradadır. Hiç farkında olmadan kimlerin yaşamlarına nasıl girdik, nasıl etkiler bıraktık, kimlerden etkilendik, yaşamımız hangi yöne döndü ya da döndürüldü ? Ramazan ayında 30 gün kimleri doyurduğumuz değil yılın geri kalan onbir ayında kimleri aç bıraktığımız daha önemlidir. Kişinin yaptığı iyilikler göze batar çok görünür de yaptığı yanlışlar çabuk unutulur göze görünmez. Hele birde kişinin iyilik yapıyorum diye yaptığı kötülükler var ki esas felaket onları görmediğimizde yaşanıyor. Kişinin esas anlamda büyümesi bu noktada oluyor. İyilik zannıyla yapılan kötülüklerden yüklenilen veballer sonra karşımıza çıkınca ALLAHIM BU NERDEN BAŞIMA GELDİ diyerek isyana sürükleniyor aslında yanlışımızın bedelini ödediğimizi hiç fark etmiyoruz. Kimsenin ocağına incir ağacı dikmeyelim. Biliyorsunuzdur incir ağacı odunu yanmaz. İncir ağacı odunu kışın sobada yakılmaz çünkü yanmaz ısıtmaz. Bu deyim bir kişinin dünyada bir kişiye yapabileceği en büyük kötülüğü ifade etmek ocak kurutmak aile söndürmek anlamında kullanılmıştır. Vebalini de varın siz düşünün.
10 Mayıs 2012 Perşembe
UĞUR ÖZALTIN
Kişiye doğasıyla birlikte verilmiş olan haklardır. Dünyaya doğan her bebeğin yaşam hakkı ile başlayan ve büyüdükçe geliştikçe sırasıyla fark edip kullandığı insani değerler toplamı haklardır. İnsana bu haklarının kullanımında iki yön tahsis edilmiştir. Meleki yönden kullanabilir ya da bu yönün zıddı şeytani yöne de sapabilir ve haksızlık yapabilir ama sonuçta vebalini yaşar. Bu duruma en kısa tabirle insanın dünyada imtihanı denmiştir.
İnsan hakları içinde başkasına haksızlık yapma hakkı yoktur. Başkasının hakkını çalmak kul hakkı yüklenmek, borçlanmak, vebal almak demektir. Herkesin tek kaşıkla yemek yediği bir sofrada çift elle çift kaşıkla yemek yemeye uğraşan bir aç gözlünün aslında sofrada iki kişilik yemek yiyip bir kişinin sofrada aç kalmasına sebep olduğu durumu buna güzel bir örnektir. Çift kaşıkla yiyenler çoğunlukla kendilerini uyanık zannedip aç bıraktıklarını salak yaptıklarından yaptıkları hırsızlığı makul görürler hatta kendi benzerlerine tavsiye bile edebilirler. Fakat kazın ayağı hiç de göründüğü gibi değildir. Haksızlık edenler mutlaka bedelini öderler.
Kul hakkı kavramını çok iyi anlamamız ve yaşantımızda uygulamamız şarttır. Bazı mürai dincilerin yaptıkları gibi gereksiz ayrıntılarda boğulup kalmaktan kaçınmamız gerektiği kadar bazı sözde özgürlükçü kesimin gözlerini yumup görmezden geldiği gerçeklerden de kör kalmayalım. Hak gaspetmenin büyüğü küçüğü yoktur. 10 lira çalanda hırsızdır bin lira çalanda. Çocuğu kandırsan da suçtur büyüğü kandırsan da suç. İlahi adaletin mizanında asla münafıklık iki yüzlülük torpil riya yoktur. Ağa paşa çocuğu ile çoban çocuğu ayrı terazide tartılmaz. Şan şöhret para pul mal mülk daha sorumluluk yük getirir torpil getirmez. Elinde tabanca olanın yaptığı yanlış ile elinde sopa olanın yaptığı yanlış aynı olmaz. Sopanın izi geçer ama ölen geri gelmez. Elinde yetki bulunanların bu sorumluluğun ne büyük olduğunun farkında olması gerekir. Bazı haksızlıklar vardır ki asla geri dönüşü yoktur.
Dinimizde bu geri dönüşü olmayan haksızlıklara BÜYÜK GÜNAHLAR denilmiştir. Bir insanın hayatını mahvetmek, hayat çizgisini değiştirmek, evini ocağını dağıtmak, ocağına incir ağacı dikmek, namuslu kadına iftira atıp yuvasını dağıtmak, bir kişiyi bataklığa sürüklemek, içkiye uyuşturucuya sigaraya alıştırmak, büyü yaparak kişinin yaşamını mahvetmek, büyü yoluyla kız kaçırtmak, elinden malını almak ya da mal satmak. Kişinin eşini ayartmak, işiyle aşıyla oynamak, hayatını mahvetmek gibi bir çok kötülükte geri dönüş yoktur. Bilhassa yönetici konumundakiler bu veballerin farkında mıdır çok merak ediyorum. Çünkü zalim yöneticilerin yaptığı haksızlıklar aynen firavun örneğinde olduğu gibi nesilden nesile akabilir. Vebal tek nesilde kalmaz torunlara kadar yansır.DEDESİ ERİK YEMİŞ TORUNUNUN DİŞİ KAMAŞMIŞ derler. Genetik miras bir gerçektir veballer de genetik yolla geçer.
Bence insanın eğitilmesi tam bu noktada başlamalı. Hayatın çocuk oyuncağı olmadığının farkına varılması kişinin büyümeye başladığının belirtisidir. Kişinin kendisiyle barışması buradadır. Hiç farkında olmadan kimlerin yaşamlarına nasıl girdik, nasıl etkiler bıraktık, kimlerden etkilendik, yaşamımız hangi yöne döndü ya da döndürüldü ? Ramazan ayında 30 gün kimleri doyurduğumuz değil yılın geri kalan onbir ayında kimleri aç bıraktığımız daha önemlidir. Kişinin yaptığı iyilikler göze batar çok görünür de yaptığı yanlışlar çabuk unutulur göze görünmez. Hele birde kişinin iyilik yapıyorum diye yaptığı kötülükler var ki esas felaket onları görmediğimizde yaşanıyor. Kişinin esas anlamda büyümesi bu noktada oluyor. İyilik zannıyla yapılan kötülüklerden yüklenilen veballer sonra karşımıza çıkınca ALLAHIM BU NERDEN BAŞIMA GELDİ diyerek isyana sürükleniyor aslında yanlışımızın bedelini ödediğimizi hiç fark etmiyoruz. Kimsenin ocağına incir ağacı dikmeyelim. Biliyorsunuzdur incir ağacı odunu yanmaz. İncir ağacı odunu kışın sobada yakılmaz çünkü yanmaz ısıtmaz. Bu deyim bir kişinin dünyada bir kişiye yapabileceği en büyük kötülüğü ifade etmek ocak kurutmak aile söndürmek anlamında kullanılmıştır. Vebalini de varın siz düşünün.
10 Mayıs 2012 Perşembe
UĞUR ÖZALTIN
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Paz Ağus. 19, 2012 2:17 pm tarafından Admin
» NEDEN ÇOK ÜZGÜNÜM
Perş. Haz. 07, 2012 4:17 pm tarafından Admin
» KATİLLİK NERDE BAŞLAR
Ptsi Haz. 04, 2012 4:24 pm tarafından Admin
» SOR SORUYU
Salı Mayıs 29, 2012 12:20 pm tarafından Admin
» ÜSTÜN DÖKMEN DÖKTÜRDÜ
Çarş. Mayıs 16, 2012 11:50 am tarafından Admin
» PARA ZAAFI
Ptsi Mayıs 14, 2012 5:50 pm tarafından Admin
» KUL HAKKI
Perş. Mayıs 10, 2012 2:49 pm tarafından Admin
» DECCAL CENNETİNİ İSTEMİYORUM
Cuma Mayıs 04, 2012 2:06 pm tarafından Admin
» OKUMAK ÇÖZMEKTİR
Perş. Mayıs 03, 2012 12:34 pm tarafından Admin